BUrada da bir konu; kutsal kitaplarımızı okurken ne dua ettiğim özetleniyormuş, sonra da beni o açıdan bilemeyip de tahminen etrafımda dolandıkça o duayı da etmedim farz ediliyormuş.
Neden hiç bir şeytan ruhumu bilmediği halde bu dünyada bu sorun beni buluyormuş acaba? Bulmaması için bir Allah'ın kulu daha ne yapabilirmiş?
Bu yahu internet diye sanki, dünyayı dolandığı yetmedi, iki dua daha etmek için cehennemlere indi çıktı sanki elimize bir kitap ulaştı... artık ben de neler diledim düşündüm bilen yok:)) Öyle mi? Yoksa tam tersi mi!
De ki: Sizi imana davet etmeseydi ne değeriniz olabilirdi Rabbimin katında; ama siz gerçekten de yalanladınız tebliğ edilenleri, artık azaplandırmak gerekmekte sizi. Furkan Suresi
sizi de her gün ölü bakışlı resimler kör anlamlı kelimeler cehennemlik yalnızlıklar mutsuzun ahı kötünün ilahı bir şaklabanın itirafı bir dehanın son sözü uyandırır umarım sonra boşunaymış dersiniz sevmek cehaletin kitabı uyandırsın kötülüğün töresi bulsun ne fark eder ki zaten yalnızsın bari şunlar sapıtsın da defolsunlar gitsinler diye yolunu şaşırmış mızraklar saplasın size de
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürle nerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o
da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. 259. Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden son ra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti.
İsyan Pişman Tek başıma yaşayamayacaksam neden akıl verdin bana Kendimi sakınamayacaksam neden kitap verdin bana Niye anlattın cenneti sevgilini dilemek yasaksa Neden ruh verdin tanımak vicdansızlıksa Niçin sevgiyi tattırdın kendime hasret çekmekse Niye sabır verdin her gün iç çekmekse Neden bir yol yordam öğrettin hepsini unutmaksa Niçin ellerini uzattın kalbimi yerinden sökmekse Neden yollara düşürdün ölüp gitmekse Nasıl son verdin aşk bir nefesse Nasıl gördün bizi eğer anlatmamaksa Nasıl umut verdin her gün yitirmekse Niye iki göz verdin Ne diye başarı paylaşmamaksa Sen neden yoksun yokluk varlık demekse Neden niyet edeyim niyetini bozmaksa Neden düşman olsun bana en baştan hep bilmekse Nasıl dost olsun bana hep yanında olmaksa Neyi yaşayacağım kendim bir tas çorba az bi ekmekse
Bu nasıl eziyet anlayamadım gerçek çekip gitmekse Bu kadar hüzün niye asla anlaşılmamaksa Bu konu nerede gizli seviyesi pisletmekse Bu şiir niye her gün eve dönmekse Bu ne biçim kader aklanamıyor paklanamıyorsa Bu ne biçim sır yollara düşüp kaybetmekse Sen Dersin Herkesin fikri kendine
Artık Son Bu Sızı Artık kurşunlar sıkarsınız öldürmez beni Sevgisiz susuz kalırım yıldırmaz beni Gülümsetir resmin hiç ağlatmaz beni Geri verir ellerimi kaderin teslimiyeti
Daha ileri gidersen soldurmaz gülleri Az daha bakacak olursan göstermez katilleri Biraz anlarsan çılgınlıktan zavallı elleri Sonsuza uzanıyor besbelli gözleri
Artık günler çığ gibi düşer üstüme Herkes tanıdık bir şey görür Ama beni göstermez hiç sümbülleri Kar taneleri tutar ellerini kaderin
Artık bir daha akmaz musluktan su Artık ağzımın tadı tuzu humuslu Artık sadece bir saatlik dava ömürlük huzurunsa bu Şiirler bile anlar kaderim anlamaz beni
Artık girişte bekleyen hayvan belgesellerden Yine arayan soran yok alışkanlık bu dillerden Alışkanlık bu dünlerden ve birinden biri kaderin biri anlamaz beni
Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik. O da (Batı’ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu. Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik. Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi. Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu. Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu. İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır. Sonra yine bir yol tuttu. İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu. Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi. “Bana (yeterince) demir madeni getirin” dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince, “körükleyin!” dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi. Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.
Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ır makla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değil dir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmak tan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı ge çince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacakları nı kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı ver diler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.” 250. (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya ge lince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yar dım et.” 77 . Rivayete göre söz konusu sandık Tevrat’ın içinde bulunduğu sandıktır. İsrailoğulları nın isyanı üzerine bu sandık ellerinden çıkmıştı. 50 2 / BAKARA SÛRESİ 251. Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah, ona (Davud’a) hükümdarlık ve hik met verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanla rın bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bo zulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. 252. İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş pey gamberlerdensin.
(İnkâr edenleri imana çağıran Peygamber ile) inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar (gerçekleri işitmezler), dilsizdirler 48 . Âyette, yaptıkları işin yanlışlığına ve çirkinliğine akıl erdiremeden, atalarının inançlarını körü körüne taklid eden müşrikler kınanmaktadır. 2 / BAKARA SÛRESİ 32 (gerçekleri konuşmazlar), kördürler (gerçekleri görmezler).. Bundan dolayı anlamazlar.
_______
Biz de okulda ingiliz dili ve edebiyatı okurken çoban demişiz
Ne açıdan şimdi cevap veriyorlarmış benim bu soruma yirmi yıl öncesinden ben okulda okurken!!!
Ezan okunmuyor muydu bu ülkede? Ben korona demiyorum burada.
Ezan zaten okunuyordu. ne ilgim varmış çobanlarla ki sormuşlar güya beni??? ve susmuyorlarmış.
O konu böyle sanat yüzünden kitap okumak olsaymış her ezanda cehennemi gezermiş cennettekiler de neden gene de tartışma ilmi sanattan değil de başka dallardan sorulmuş
BENİM DE O KONU YARATICILIKMIŞ
SONSUZ YARDIMLARI GEREKİNCE YARATICIMIZIN bir kişi bile Allah diyememiş
BUrada da bir konu; kutsal kitaplarımızı okurken ne dua ettiğim özetleniyormuş, sonra da beni o açıdan bilemeyip de tahminen etrafımda dolandıkça o duayı da etmedim farz ediliyormuş.
Neden hiç bir şeytan ruhumu bilmediği halde bu dünyada bu sorun beni buluyormuş acaba?
Bulmaması için bir Allah'ın kulu daha ne yapabilirmiş?
Bütün enerjisini müzik yazanın ruhunu hangi şeytan bilmezmiş ki?
O kadar salak varmış ki görsel hafızası oluşuyormuş koskoca Allah'ın, öyle mi?
O açıdan da şeytan !
Olmaz olsun senin de görsel hafızan da benim de bende yoksa... aşk açısından da:))
Bu yahu internet diye sanki, dünyayı dolandığı yetmedi, iki dua daha etmek için cehennemlere indi çıktı sanki elimize bir kitap ulaştı... artık ben de neler diledim düşündüm bilen yok:)) Öyle mi? Yoksa tam tersi mi!
De ki: Sizi imana davet etmeseydi ne değeriniz olabilirdi Rabbimin katında; ama siz gerçekten de yalanladınız tebliğ edilenleri, artık azaplandırmak gerekmekte sizi. Furkan Suresi
https://www.youtube.com/@sevillakomadoore2197/search?query=esma
aynısını yazmışım
enteresan bak bu:))
Ne anladık yani?
Peygamberini incitip alaya alanı
Allah da affetmeyecektir
Bu dünya geçmiş günlerin hatalarını işleme yeri değildir
Her şeyin bir sonu vardır
Sadece aklı olanlar Allah'a varır
Cevap ; bir damla gözyaşım akarsa bunu sordum diye ben de insan değilim, demiyormuşum, o dönemin acılarını okurken... o açıdan da Kuran'a yazmışlar.
Peki, acaba gökyüzünü şeytan taşlama yeri yapmanızın nedeni nedir?
O taşlar kafanıza yağdı mı hiç o dönemde?
Bu geleneğin yerini günümüzde neler aldı?
İnsanlardan yakıtı olan şeytanı taşlayan taşlar neden geri bize doğru yağıyor olabilir?
görmez olur muyum hiç
gördün
sen de gördün mü
sizi de her gün ölü bakışlı resimler
kör anlamlı kelimeler
cehennemlik yalnızlıklar
mutsuzun ahı
kötünün ilahı
bir şaklabanın itirafı
bir dehanın son sözü
uyandırır umarım
sonra boşunaymış dersiniz
sevmek
cehaletin kitabı uyandırsın
kötülüğün töresi bulsun
ne fark eder ki
zaten yalnızsın
bari şunlar sapıtsın da
defolsunlar gitsinler diye
yolunu şaşırmış mızraklar saplasın size de
Sen o nedenle mi her şeyden daha büyüksün
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürle
nerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi?
Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o
da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine)
İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de
onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah,
zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
259. Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan
kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden son
ra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti.
...
____________________________
gene bak bu konuymuş
o zaman sorsun bunları;
boşanmamız nasıl olurdu?
İsyan Pişman
Tek başıma yaşayamayacaksam neden akıl verdin bana
Kendimi sakınamayacaksam neden kitap verdin bana
Niye anlattın cenneti sevgilini dilemek yasaksa
Neden ruh verdin tanımak vicdansızlıksa
Niçin sevgiyi tattırdın kendime hasret çekmekse
Niye sabır verdin her gün iç çekmekse
Neden bir yol yordam öğrettin hepsini unutmaksa
Niçin ellerini uzattın kalbimi yerinden sökmekse
Neden yollara düşürdün ölüp gitmekse
Nasıl son verdin aşk bir nefesse
Nasıl gördün bizi eğer anlatmamaksa
Nasıl umut verdin her gün yitirmekse
Niye iki göz verdin
Ne diye başarı paylaşmamaksa
Sen neden yoksun yokluk varlık demekse
Neden niyet edeyim niyetini bozmaksa
Neden düşman olsun bana en baştan hep bilmekse
Nasıl dost olsun bana hep yanında olmaksa
Neyi yaşayacağım kendim bir tas çorba az bi ekmekse
Bu nasıl eziyet anlayamadım gerçek çekip gitmekse
Bu kadar hüzün niye asla anlaşılmamaksa
Bu konu nerede gizli seviyesi pisletmekse
Bu şiir niye her gün eve dönmekse
Bu ne biçim kader aklanamıyor paklanamıyorsa
Bu ne biçim sır yollara düşüp kaybetmekse
Sen Dersin
Herkesin fikri kendine
Artık Son Bu Sızı
Artık kurşunlar sıkarsınız öldürmez beni
Sevgisiz susuz kalırım yıldırmaz beni
Gülümsetir resmin hiç ağlatmaz beni
Geri verir ellerimi kaderin teslimiyeti
Daha ileri gidersen soldurmaz gülleri
Az daha bakacak olursan göstermez katilleri
Biraz anlarsan çılgınlıktan zavallı elleri
Sonsuza uzanıyor besbelli gözleri
Artık günler çığ gibi düşer üstüme
Herkes tanıdık bir şey görür
Ama beni göstermez hiç sümbülleri
Kar taneleri tutar ellerini kaderin
Artık bir daha akmaz musluktan su
Artık ağzımın tadı tuzu humuslu
Artık sadece bir saatlik dava ömürlük huzurunsa bu
Şiirler bile anlar kaderim anlamaz beni
Artık girişte bekleyen hayvan belgesellerden
Yine arayan soran yok alışkanlık bu dillerden
Alışkanlık bu dünlerden
ve birinden biri kaderin biri anlamaz beni
İŞTE BÖYLE DERDİ
Bu açıdan bitti Tanrı ile terapimiz
ama sanat terapisi okursun
bu açıdan
Peki
ben hristiyan olsam ne derdi
Demir madenleri aramızda set olsa yine de susmayan şey nedir
nasıl görünür
Öyle olsa ne dedi
?
Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik.
O da (Batı’ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu.
Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.
Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi.
Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu.
Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu.
İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır.
Sonra yine bir yol tuttu.
İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.
Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?”
Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi.
“Bana (yeterince) demir madeni getirin” dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince, “körükleyin!” dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi.
Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.
Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ır
makla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değil
dir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir
avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmak
tan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı ge
çince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine
karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacakları
nı kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı ver
diler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice
küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.”
250. (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya ge
lince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır,
ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yar
dım et.”
77 .
Rivayete göre söz konusu sandık Tevrat’ın içinde bulunduğu sandıktır. İsrailoğulları
nın isyanı üzerine bu sandık ellerinden çıkmıştı.
50
2 / BAKARA SÛRESİ
251. Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud,
Câlût’u öldürdü. Allah, ona (Davud’a) hükümdarlık ve hik
met verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanla
rın bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bo
zulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.
252. İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak
okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş pey
gamberlerdensin.
___________
demir olsa erirmiş
sanat olsa bilirmiş
gene anlamamışlar
gene anlatamamışlar
Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyük günahtır.
Bakara Suresi
o konu da öyle olsa geriye ne annesi ne babası kalıyormuş
ama bir sapık bağırıyormuş dünyada
dünyada olduğu yetmiyormuş
evimde bağırıyormuş
sapıklar bizden değildir diye
O zaman bir sapıklık bu sapıklık bizi bulmadan hepsinin tuzaklarını boşa çıkarsaymış Allah.
ne diye bağırıyormuş gene
güzellik kraliçesi değilsen bu duası kabul olmuyormuş
öyle mi
hangi sapık ki ben kitap okudum diye ses kütlesi olarak burada kitap okuyormuş artık
o da sapıklıkmış
okuduğu kitap
okumuyormuş buradaymış
o da sapıklıkmış
gizlediği kitap
hadis diyormuş ki camide kitap okumak ayıptır
ilimle mi cevap vermiş olmuş şimdi
sokaklarda bağırsalar bile
ilimle cevap vermeyenleri cevap vermiyormuş
çünkü sanat açısında diyorlarmış ki :dünyada neler oluyor haberiniz yok !!!
bu da rızkını engelleyen
fakirlikle korkutan
barışmak için ezanı bile duymayan
iki bin yıl öncesinin kitabıyla hükmedeceğini sanan
iblis demekmiş
(İnkâr edenleri imana çağıran Peygamber ile) inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan
hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar (gerçekleri işitmezler), dilsizdirler
48 . Âyette, yaptıkları işin yanlışlığına ve çirkinliğine akıl erdiremeden, atalarının inançlarını körü körüne taklid eden müşrikler kınanmaktadır.
2 / BAKARA SÛRESİ
32
(gerçekleri konuşmazlar), kördürler (gerçekleri görmezler).. Bundan dolayı anlamazlar.
_______
Biz de okulda ingiliz dili ve edebiyatı okurken çoban demişiz
Ne açıdan şimdi cevap veriyorlarmış benim bu soruma yirmi yıl öncesinden ben okulda okurken!!!
Ezan okunmuyor muydu bu ülkede?
Ben korona demiyorum burada.
Ezan zaten okunuyordu.
ne ilgim varmış çobanlarla ki sormuşlar güya beni???
ve susmuyorlarmış.
CEVAP VERSİNLERMİŞ İLİMLE
O açıdan da bu konu ne incildeki tavuk ne de ezan vaktiyken
ben cehennemleri gezmek isteyecek olsam
gidişi olsunmuş da dönüşü olmasınmış inşallah
demekmiş
o yüzden de bela okuyan mümin değilmiş
Arkadaşımız olsa sapık değilmiş
Sen arkadaşım gibi "sen" diye konuşabileceğim biri olmasan derken arkadaşım değilmiş
Babamız da değilmiş
Muhammed'miş
CEHENNEMİ GEZSİNMİŞ BENCE
yani elimden sapık düşünmeme hakkım alınınca o hakkı bana veriyormuş
kitabımızda
O konu böyle sanat yüzünden kitap okumak olsaymış her ezanda cehennemi gezermiş cennettekiler de neden gene de tartışma ilmi sanattan değil de başka dallardan sorulmuş
BENİM DE O KONU YARATICILIKMIŞ
SONSUZ YARDIMLARI GEREKİNCE YARATICIMIZIN
bir kişi bile Allah diyememiş
İnsan 3 kere İsa dese 3 kere Muhammed dese
şu kadarını anlarmış da
neden sanat denilince güya aldıkları dersler rızkımızdan sorulmuş
İnsan Kuran okuyacağı yerde sanat, sanat denilen yerde Kuran anlayacaksa neden çalışmak zorunda olsun
Madem ki hadis bunlar neden 3 kere demesi yetmemiş
Kötü birisi olmasa da ne açıdan Allah demesi de yetmemiş
cebrail
mikail
israfil
azrail
BUNLAR ESKİDEN ŞEYTAN DEĞİLLERMİŞ
Siz gidip yanlış cevap mı verdiniz acaba
Çünkü burada cehennem diye bağıran ses kütleniz cehennemlik zaten
bağırtan hangi hayvanmış
Bu mu kitap oku demekmiş? !!!
Beyinsiz ne demekmiş???
Geber ne demekmiş?
kafirlere meleklerin adını sorarken kolaylık olsun diye
şeytan eskiden melekti diyecekmiş
Es Sabur (ceza vermekte acele etmeyip)
öyle olmasaymış
lanet olasıca şeytanınıza sahip çıkın
etrafımda gezinmesin
demek
El Latif