Ağlamak ne garip şey
Sonra gülmek
Sonra ölmek…
Hayat kavgalarımızda
Kendimizle barışmadık
Hiçbir zaman
Ellerin düşmüş yıldızların ardına
Alır uykularımı
Sana benzeyen,kundaklanmış
Hiç bitmeyen kavgalarımda.
Dersimde Amedde
Sözcükler boğuyor umutları,
Düşe kalka bir yoldur yürüdüğüm kelimeler,
Anlamsızlığı yaratıyor.
Topraktan can, ateşten ruh,
Ve sonra insan oluyor
Kimsenin görmediği.
Yol ikiye ayrılmış
Ortasında bedenim
Yanar ha yanar…
Ellerinde bir kelebek,
Cesaret et
Her itiraf başka bir bilmece
Ellerin, sadakatin teninde siyah yara
Geceden çaldığın ışıkların yabancı
Ve düşmansın kendine
Ölümün apaçık ortada.
Asil akşamlar dökülür gökten
Henüz beşikte transparan bir yüz
Ve yalnızlık kapalı havalar gibi kötümser
İnleyen rüzgârların törpüsünde
Yosundan incecik, dökülür hastalıklı bedenler.
Aşk yalandır
Uzun sürsede
Kalp sınırsız sevse de
Aşk yalandır.
Şair kesilir insan
İki üç satırda
Aynı suyu içiyoruz
Aynı güneşin altında
Ve aynı ölümle can veriyoruz
Ve aynı toprağın altında
Farklı coğrafyaların
Farklı yasaklarında…
Yol yakındı
Ve gitti
Avucumda bırakarak
Çocuksu ellerinin izini
Gözlerim yollarda kalmadan
Bu dünya gibi ulu
Dağılmış saçlarına koyu bir keder
Sarkıyor inlemelerle sarhoş karanlık
Baki olana el açtı günahsız kalender
Gitmedi acının yüzündeki soytarılık.
Durgun hakikattir ayrılık, ne çare
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!