Necdet Arslan Şiirleri - Şair Necdet Arslan

Necdet Arslan

içinde ıssız bir gerçeklik varsa
gurupların serinliğini bekleme boş yere


mini mini bir sahil köyüne doğru
yola çık karanlık çökmeden

Devamını Oku
Necdet Arslan

Damıtılan dakikaların segah meyanları
Öyle bir uzanışla sanki kumsal renklerinden
Sarmaşığın güle sarılışından da çılgın
Aç kalan ruhumun ürpertisi için
Göze alma pahasına sensizliği

Devamını Oku
Necdet Arslan

nasıl da varlaştın böyle
tanımsızdır inan
günlere adınla başlamak

bir kıyının iç cebine
sığınırken yüzüm

Devamını Oku
Necdet Arslan

//*solfej…

rahat kaybettiğim o imzanın üzerinde
şöyle bir mırıldanmayla finale yürüseydi
kesik izlerle dolu bu şiirin son dizesi

Devamını Oku
Necdet Arslan

sesler
vadilerden
karışarak birbirlerine sabahta


unutmamak için bizleri bir yerlerde

Devamını Oku
Necdet Arslan

'bak senin güllerin,kuşların,akşamların... / ve geceyi kucaklayan uzun,ince sarmaşıkların'


bunlar burada kalsın.Tek sözcük bile söylemeyeceğim.Şiire taşımayacağım.


Devamını Oku
Necdet Arslan

Boşuna inkâr etme.
Kuş adları birer ikişer sarkıyor saçaklardan
O boşlukta yoklar,kaybolanların listesi tamamlanmamış
Lekeleniyor toprağa yapışmadan önce her damla.
Kim üttü bu Diyar-ı Harput'u,diye
ah sorabilsem.

Devamını Oku
Necdet Arslan

Eylül sabahı
Geceden kalmış uykulardan sıyrılıp
Tülünü aralıyorsun pencerenin
Taze ferahlıkla havalanıyor nevresim…

Ne güzeldir

Devamını Oku
Necdet Arslan

Su
y o k u ş a
tırmanıyor öteki tepede
kütle ve hız
kuşları kandırıp homurdanıyor
yarılıp iki koldan sızıyor toprağa

Devamını Oku
Necdet Arslan

Belki de ektiklerini biçiyorlar…
Öyle ya ! Cennet de Cehennem de bu coğrafyadaysa eğer iki halktan hangisinin insanı Cehenneme daha çok gidecek, kestirebilmek olanaksız. Geçtiğimiz günlerde apansız patlayan savaşta taraflar ortalığı ateşe, toza ve dumana veriyorlar.
Dudağındaki pembe rujuna kırmızı karışan kim bilir kaç kız,kadın yağan bombalar altında toprağa düşüyor. Kaç yağız delikanlı türlü işkencelerden geçerek ölüme doğru yol alıyor.
Ekranlara 21.yy’ın uygar dünyasından görüntüler yansıyor.
Avuç içi büyüklüğündeki bir toprak parçası uğruna daracık odalarında karanlığın içinde aç ve susuz bırakılıyor masum insanlar…Bebeler, dudakları annelerinin göğüslerinde yapışmış kalarak evrenimize veda ediyorlar.
Gizini kimselere teslim edemeden ölenlerin sayısı resmi rakamlara göre üç bin beş kişi.Bu sayının kara harekatıyla birlikte kat kat artacağı söyleniyor.

Devamını Oku