Dolunay kaybolduktan sonra
Koyu renklerden ve olan biten ne varsa hepsinden
Teker teker söz edecek şiir.
Günlerden Cuma saat 11.45
Lacivert kalem direnişlerinden göz dönencelerinden
Dolunaya taktım kafayı.
Her gelişinde bana gökkuşakları getirdin,
Salkımsaçak sevgiler getirdin aşk getirdin bana gelirken
Yüreğine konduğum zaman oyunlara daldırırdın
Karanlık bassa bile sokaklardan kopamayan çocuklardan farksızlaşırdım çünkü sende olduğumda
Birlikteliğin masallarıyla dalardık uykulara seher gülüşlü ferahlıklarla açardık gözlerimizi Birbirimize ırak diyarlarda
Kıvranıp duran dehlizlerde sayısız kalp damarları
Bulunduğu boşlukta öptürüyorsun
Gözü kara yüreği yanık soğuk terli alınları…
Bordosunu cellatlara okşatan Mayıs
Birbirine karışan katran siyahı haykırışların içinde
Doyumsuzluk zamanlarında açgözlülüğün
Dizginlenemez yürüyüşleri vardır
Kocaman bir dağı pekala yiyip tüketebilir ırmak
Korkudan zangır zangır titreyebilir topraklar
Sürü sürü fincancı katırları gelip giderler kendi evleriymiş gibi
Hiç yolunuz düştü mü eksi sonsuza
Uykularınızdan irkilerek bir gece yarısı
Fesleğen kokulu rüzgarlara
Döndünüz mü yüzünüzü
Şu duvara somurtkanlık bulaştığı için
Türk Ulusunun bir bireyi olmaktan övünç duyuyorum.Bilincimize düşen o ortaya çıkışla başlayan yolculuk, yüzyıllar içinden geçerek sonsuzlukta yol alıyor.Dileğim o ki,yüzylıllar sonrasındaki kuşaklarımız da benim gibi sevinçler yaşayacaklar ve yaşadıklarını dillendireceklerdir.
Bizim diğer uluslardan ayrık tutan bambaşka özelliklerimiz vardır.Bu özelliklerimizin temelinde ''sahiplenme duygusu'' yatmaktadır.
Tarihte hiçbir ulus kendine ait olan bir şeyi bizim kadar sahiplenme duyarlılığı içinde olamamıştır.işte bundan dolayı köklerimizden kopamıyoruz ve işte bundan dolayı kıskanılıyoruz.
Sahiplendiğimiz değerlerimizden bir de dilimiz Türkçe'dir.
Bu dil,damarında kendi kanımızın dolaştığını kavrayan ve onu yaşatma bilincinde olan ilk atamızdan başlayarak günümüze ulaşmıştır.Bu bir akıştır durdululması dahi düşünülemeyecek olan.Doğal ki her akışta olduğu gibi dilimizin de özünde arınma ve durulma vardır.Bu olacaktır.
Dilimizin kendi kimliğini,özgün yapısını koruyor olması kolay bir olgu değildir.
Çalışma günleri her sabah otogara arabamla gidip dönüyorum bir iki yıldır.
Bu sabah bir yenisi…
Trafiğin kilitlendiği kavşakta önümde duran minibüsün arkasındaki yazı dikkatimi çekiyor:
‘’Boşuna dostluk sevdası peşinde koşma
Kayıp giden sesler hep kötürümdür
Bak acılarımızın ortak paydasında
Özlem ve pişmanlık var
Eksiğiz işte
Uğul uğul sızar tadı alınamayan kan
Bir daha patlar ihanet yanardağı
Serpilir o yaman endişe yeniden
Belki diner bu filizkıran dedikçe
Daha da yabanıllaşır umut
Çoğalmak bir köpükle öteki köpüklerden
Daha sonra
Acıyla yüzleşmektir yeniden düşmektir yollara
Ve sarmaş dolaş haykırmaktır
Talan bahçesinde ihanet akpak dolanamazdı güpegündüz
Muhteşem şiirin usta kalemini yürekten kutluyorum saygılarımla
Dayanılmazlıkların yüklerini taşır..bir tebessüm karşılığına..
imgeler kondurur içinden
kayıtlara geçmemiş şiirlerin..o aranan. arzulanan tebessüm
dev dalgaların arasında gün ışığı...yaladıkca sevdalı yürek atışını..başlar yaşamsal adımların en soylusu..
değerli dostum sayın ...
Kül oldu zaman
Kül oldu deniz.
Çözemedim beyaza iz bırakan dolambaçların zincirlerini
Hayatın labirenti