Sonsuzluktan nasıl ayrılır acaba yollar? Biz neresinde ayrılırız sonsuzluktan?
Biraz korkutucu gelmesin bu sorular. Hangi zavallı durumumla ayrı bir yere koyacağım kendimi? Bu olmaz işte.
‘Yaşama tutunma ‘ ve ‘düşünme’ olgularının uyumunu yazınsal bir birliktelikle ; her ikisinin iç içe geçen karşıtlığıyla ; hata ritmiyle kurgulanmasına yoğunlaşıyorum.
Bir süre sonra sınırları aşmaya zorlanan vurgularına takılıp kalıyorum.
Felaketle yüzleşme korkusundan olsa gerek daha ilerisini merak etmeyişim. Öyle bir kaygı taşımasam ‘ben anlatıcı’ olmaya soyunurdum.Sürerlik durumunu alan bu iki olguya yol açardım.
Böyle bir ikilem içinde ‘söz’süz kalmak da katlanılabilir bir durum değil.
Öteki kırılmalarımız ne zaman sonlanacak bilmiyorum. Bu nedenle kâbuslarımızın eksik olduğunu düşünüyorum. Kırılmaları ve kâbusları yan yana dizilen taştan noktalara benzetiyorum.
yan yana dizildikleri halde birbirleriyle kesişiyorlar. Birbirlerini 'öteki' durumuna getirmek için direniyorlar.
Onların neliğini ve nasıllığını duyumsamalardan yola çıkarak çok iyi biliyoruz biz.
Tanık olduğumuz değişimlerin, başkalaşmaların ve dayatılan içselleştirmelerin bu iki olgudan kaynaklandığını söylemek olası.
İçinde kırılmaların ve kâbusların olmadığı ya da ayırdında olmadığımız yok ediliş sürecinden payımıza düşeni almaktayız.
Yaşamı özgün kılan bambaşka bir kamaşma sorunsalı bu. Herkesi en zor olan gündeme kavuşturma uğraşıyla mı beslemek istiyorlar.
derelerin derinliklerine bastık narin mührümüzü
yüreklerimiz yabancı bir gökyüzünde şimdi daha da yabanıl
zılgıtlar yankılanır zılgıtlar susar nefretlerimiz gariban
tüm geçmiş zaman bahçelerinde şimdi kanlı bir düğün dernek
sesin nerdeyse serilir deniz
o kulaçlarla dalgalardan , hırıltılı sözcükler de
sınırından çarpar görüntüler
sessizliğin dalın en ucundaki yarılmış mor incir
aslında sıçrayışı o hırçınlığın
Yağmurun nazar boncuğu ebemkuşağı
Kucakla boşluğu
Konfeti döküyorum başından
Gülümseyişini çok görme
Bir dakikacık olsun görmezlikten gel
ki altından geçelim şakıyarak
Kaçıncı dünde unuttuğunu sor
İtilmişliğini şaire.içli dışı olduğu sözcüklerinin
genetiğini
Güç müdür canı her sıkıldığı anda
yırtıp attığı harfleri yarım göbek sonra
mıknatısla toplanması
Karanlığın en gerisindesin
Kömür tozları içinde yolculuk bu
Bir türlü ulaşamadığın yollardan ötelerde
Uykusuz sapa derinliklerde tutsak
Hiç tanımam seni içinde tutan o sahiplenişleri
ve bir çatıyı deviren rüzgar,kıştan önce kuş
ki aynı sesi farklı yerlerinden kıran çekiç,dünden sonra başka boşluk
üstüne üstlük çöl kuşları,alnından süzülen kâkülüyle bam teline
vururken notaların
bir bir kapanan kırmızı yüzlü defterler
salt tek kımıldanış
nasıl karşı konulabilir ki
o korku,ötesi…
ipince bir sızı vurur
Güzden bir günün öğle sonrasıydı
Uzanmıştın ya dala
Güm güm atmıştı kalbim
Gülümsemişti ayvalar
Uğrak yaptığımız
Muhteşem şiirin usta kalemini yürekten kutluyorum saygılarımla
Dayanılmazlıkların yüklerini taşır..bir tebessüm karşılığına..
imgeler kondurur içinden
kayıtlara geçmemiş şiirlerin..o aranan. arzulanan tebessüm
dev dalgaların arasında gün ışığı...yaladıkca sevdalı yürek atışını..başlar yaşamsal adımların en soylusu..
değerli dostum sayın ...
Kül oldu zaman
Kül oldu deniz.
Çözemedim beyaza iz bırakan dolambaçların zincirlerini
Hayatın labirenti