Mustafa Muho, 8 Ekim 2000 tarihinde Suriye’nin Halep şehrinde doğdu. Çocukluğu savaşın gölgesinde, sessizliğin en derin tonlarıyla geçti. Bu sessizlik, zamanla onun şiir diline dönüştü.
Erken yaşlarda edebiyatla tanıştı. Yazmaya bir sığınak gibi tutundu. Kağıtlar, içindeki karanlık düşünceleri anlatabildiği tek yer oldu.
Türkiye’ye göç ettikten sonra duygularını Türkçeyle harmanladı. Kimliğini, aidiyetini ve yalnızlığını bu yeni dilde kurdu.
Hayatındaki birçok kırılma noktası, onun şiirlerine yansıdı. Melankoli, depresyon, terk edil ...
Zamanın paslı dişleriyle kemirdiği bir ömür, Geceler uzun, yıldızlar solgun, gökyüzü küskün. Kırık aynalarda yüzümden düşen gölgeler, Gözlerimde eski bir aşkın solmuş izleri...
Sokak lambaları altında titreyen bir yalnızlık, Söylenmemiş sözler düğümlü boğazımda. Kim bilir kaç kere yenildim, Kaç kere düştüm, kalkamadım...
Anılar, keskin bir bıçak gibi yaralarımı deşer, Her kahkahanın içinde gizli bir çığlık var. Gözyaşlarım sessizce düşer toprağa, Ölü bir baharın çürüyen çiçekleri gibi...
Bir cennet gülüşü var gözlerinde,
Anne, her bakışın bir şefkat yumağı,
Sana uzanan ellerim boş kalmaz hiç,
Merhametin sarar beni gece gibi.
Artık rüyama gelme,
Gözlerin uykumu bölüyor.
Bir zamanlar dua ettiğim hasret,
Şimdi kalbimi deliyor.
Adını anınca titriyor gece,
Aşk nedir,
Birinci aşkın heves,
İkinci aşkın tecrübe,
üçüncü aşkın ölüm,
Kavuşursun beraber ölürsün,
Kavuşmaz San o gün ölürsün.
Gecenin koynunda bir ay var, kıskanır,
Yıldızları, senin gözlerindeki ışığı...
Ona dokunmak ister, ama ulaşamaz,
Sonsuz gökyüzünde yalnızca sen varsın, sevgilim.
Ay, usulca bakar, izler bizi her gece,
Göğe bakarım, derin hüznüme,
Sönmüş yıldızların peşindeyim, üzüntüyle.
Eski aynalarda düşer suretler,
Bir zaman varmış, şimdi yitmiş öyle.
Yüzümün yansımasında eskiler,
Gittin, sözler yetmedi,
Sessiz kaldı tüm şehir.
Gözlerin son defa mıydı,
Bana bakan o denizdir?
Ellerin ellerimdeydi,
Bana diyorlar:
Kendine gel!
Sanki dağıtan benmişim her şeyi,
oyunu bozan benmişim gibi bakıyorlar yüzüme.
Bana diyorlar:
Bazen bir çocuğun gözlerinde ararım hayatı,
Bazen bir mezar taşında bulurum sessizliği,
Ve ikisi de aynı ben olur,
Yaşamakla ölmek arasında sıkışmış bir “ben”.
Kimseye anlatamam bu karanlık dengemi,
Bazı insanlar yalnız doğar.
Ne bir beklenişin umudu vardır gelişlerinde,
ne de bir merak duygusu.
Sanki hayat,
onları kazara unutmuş da
sonradan eklemiştir dünyaya.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!