Ayrıldık...
Şimdi içimde karanlık bir soğuk; üşütüyor bedenimi.
Ayrıldık...
Kötü rüyalardan sana çıkıyor yollarım.Ve bütün yollarda yüzün kaybolup gidiyor karanlığa.
En unuttuğum zamanlarda gözlerin yakalıyor siyah beyaz fotoğraflarda.
Şehir bir sigara dumanı o zaman, içime çekiyorum.Biliyorum bir gün öldürecek bu nikotin ağırlığı beni...
Ama ben beni öldüren şeyleri hala çok seviyorum.Şehir bir sigara dumanı.
Gelip geçen vapurlarda yüreğimin eskimişliği.
Yağmur tramvaylarında yakalanıp yakalanıp durduğum gece hüzünleri.
Şeytan uçurtmalarına bağlı kalan çocukluğumu İstanbul'un en eski mahallelerinde bıraktım.
Şehir gelmiş geçmiş en büyük hırsızlar kralıydı.Çocukluğumu, gençliğimi ve aşklarımı çaldı; buraya gelen herkese yaptığı gibi.
Tekdüzeydi yaşam.Yıkık sahil meyhanelerinde tüm kaybetiklerimize içerdik.Gündüzleriyse en ağır ve en terli işlerine dalardık şehrin hepimiz.
Şeytan uçurtmalarına bağlı kalan çocukluğumu İstanbul'un en eski mahallelerinde bıraktım.İbrahim çaldığı bir arabanın içinde kurşunlanarak öldü.Seval meyhane köşelerinde satıyormuş kendini.
Uyuyamıyordum.Uzun zaman olmuştu rüya görmeyeli.
Bütün düşlerim hep yarım kalmıştı, çocukluğumda bile uyandırıldım.Sonra sen çıkıp tutuverdin ellerimi.Şeytan uçurtmalarına tutunmaya alışkın ellerim ilk kez dokundu ellerine titreyerek.Yangın yerinden yeni çıkmış gibiydi gözlerin, alevinden kör oldu gözlerim.
Acı kırmızı bir gül goncası olmuştu dudağının kenarında.Yağmurlu bir Temmuz akşamı tüm aşklardan sürgün edilmişti.
Kaçtı...Sığınabileceği en son sokağa.Yangınlar çıkıyordu yüreğinde ve yaz yağmurları söndüremiyordu bu yangınları.
Bu şehir çoktan kaybetmişti kendini.
Çingene fallarında kısa çıkıyordu hayat çizgisi hep.
Kaçtı...Hayallerinden, di li geçmiş zamanlardan, sandığına gizlediği tüm fotoğraflardan kaçtı.
Dizlerinin üzerine yığıldı en sonunda yabancı.
(Mina'ya ve İstanbul'a)
Temmuz'du.Boğucu ve yapışkan bir sıcak sarmıştı tüm İstanbul'u.Ve ben adını unutmadığım bir kadını arıyordum hala Beyoğlu sokaklarında.
Yalnızlığımı yanıma alıp düşmüştüm yine yollara.Zehir zıkkım sigaramın tadı vardı ağzımda aç karnıma aldığım.Sonra o tanıdık gözleri gördüm sokağın sonunda.Vita kutuları vardı ellerinde, bir de fesleğen tohumları.O en zor kaybettilerimden birisini yeniden bulmuştu yüreğim.
- Neredeydin? , diye sordum.
- Tütün, dedi.Tütünün var mı?
(Mina'ya ve İstanbul'a)
Eski bir şarkı çalıyordu şimdi Beyoğlu'nun arka sokaklarında.Kalyoncu Kulluk yas tutuyor.Ve ince bir yağmur yağıyor üzerime...
Felaketime içiyorum ellerimdeki kırmızı şarabın son damlalarını...
Parmaklarımla dokundum bileklerinden sızan kana.
Yüz defa öldüm...
İstanbul'da, loş kayıkhanelerde bir sigara molası veriyorum.Yanımda yalnızlığım...İkimizde gecelerikimsesiz takalar arasında seni düşünmeyi seviyoruz.Sen bu şehrin kaybolmuş bir limanında hapsolmuş bir karanfil.
İçeridesin...
Ne kaçıp kurtulmaya gücün var, ne de benim seni kurtarmaya takatim.Sen giderken gülümseyen ve ağlayan çocukluğumu da götürdün yanında.
Siyah - beyaz filmlerde kayboldu seninle beraber.Açıkhava sinemaları bir bir kapattı perdelerini.
Sokaklarda pamuk helvası yapanlar çekildi birdenbire.Kadıköy İskelesinde bütün vapurların boynu bükük...
Siyah yağmurlar yağıyor şimdi şehre.
Zamanında geldim bütün randevularıma.
Boş sokağın sonunda, meydan saatinin önünde sabahın en erken saatinde verdim son randevumu...
Yelkovan akrebin en belalı sevgilisi.Kovalarken hızla onu ben martılarla paylaştım ceplerimde kalan son ekmek kırıntılarını.
Yoktun...
Giden her balıkçı takasında umudum da tükeniyordu hızla.Cinayet diyordum, bir aşkı vurmak cinayettir.
Yoktun...
Rüzgarlar hiç eksilmedi gittiğinden beri buradan.Sokaklarda ayak izlerin ve çingene şarkıları.Gittikçe sıklaşıyor sanırım sigara molalarım...yoruluyorum.
Sen içimde sakladığım en büyük sızı, sen unutamadığım, unutmak istemediğim ve unutmayacağım...Gökten yıldız kayardı ve dilek tutardık biz.Benim gerçekleşen dileklerim olmadı hiç, gerçekleşen düşlerim olmadığı gibi.
Sen yaralayıp gittin sadece.
Sen ki ilaçtın tüm yaralarıma.
Tuzdun; deniz kokardın.Saçlarıma değen yağmurdun.
Sen...yoksun.
Bir kitapçı dükkanındayız seninle.Baktığımız kitaplar hep sevgiyi anlatıyor.Ben beline dolamışım kolumu ve gözlerim gözlerine dalıyor...
Derinliğinde kayboluyorum.Bu kitapçıdan çıkmayı hiç istemiyorum...
Sanki çıkar çıkmaz bitecekmiş her şey ve uyandırılacağım.Sımsıkı sarılıyorum sana...
Sen gülümsüyorsun, sonra dışarıya çıkıyoruz.Yağmur yağmış İstanbul'a.Bir ağaç bırakıveriyor yapraklarını sonbahara hediye.Ve bir köprünün ortasındayız.Ben dudağına bir öpücük konduruyorum...
İçimde birdenbire büyüyor yine o korku.
Dudakların daha soğuk sanki ve sarılışın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!