Bütün gün yağmur yağıyor bu şehirde...
Cebimde kırık dökük şiirler dolaşıyorum sokakları.
Denizi olmayan şehirde ben bir idam mahkumu.Film oluyorsun sen bazen düşlerimde siyah beyaz.Günışığı penceremde bazende.
Oysa şimdi başka bir şehirde,başka yağmurlardasın.
Ve ben ne zaman yeni bir şiir yazsam,bir güvercin intihar ediyor...
Dizlerim çözülüyor ve düşüyorum.
İnanamadım ilk önce gidişine,söz vermiştin.
Sonu mutlu bitiyordu gördüğümüz her düşün.Gezdiğimiz tüm sokaklarda öpüşmüştük.Sonra o tahta masa,sigara molaları...Ve her gidişinde nasıl korkardım biliyor musun? Bir gün hiç dönmeyecek,derdim.Derken bir gün...dönmedin.
Geride seviştiğimiz sokaklar,ellerimde ellerinin sıcaklığı,gözlerimde gözlerinin izleri kanayan.Ve yüreğimde taşıdığım sevdan,bir de ben tek başına.Hep seni anlattım denize...Bir gün geri dönecek, dedim.
Nasıl sevinmişti o zaman...Oysa şimdi inanmıyor anlattıklarıma.
Söz vermiştin.
Düş gördüm; olmayacak düşler.Bir çift melek kanadıydı tutunduğum.Şimdi melekler yüzünü çeviriyor rüyalarımda bana.
İçimde deli taylar var.Hep aşk için koşan.Hep koştular,hep yenildiler.Şimdi bir kez daha koşmak istiyorlar gecenin içinde.Ve ben bile bile bu koşunun sonunu durun diyemiyorum onlara.
Hırçın ve deli taylar...Onlar ki yağmur altında koşmayı çok severler.Yaraları tuz kokar şehrin sokaklarında her koştuklarında.
Düş gördüm...Olmayacak düşler.
Gece yarıları kırmızı karanfiller bıraktım kapına sen görmedin.Oysa bu tayları yalnız sen durdururdun.Bu kentteki en büyük yangınsan alevlerin yüzümde dolaşır her gece bunu bil.
Ve ben her beyaz eklendiğinde saçlarıma sana adıyorum geçen zamanı.Uykusuzluğun kaçıncı halkasındayım bilemezsin.Kaç sigara dumanından adını yazacağım...
Eskiyen tüm şarkılarda yalnızlığım kokuyor.
Şarkılar eskimez aslında,yalnızca unutulur.Aşk böyle işte.,yalnızca unutuldu bir yerlerde.
Yağmurlu bir gecede yitirdik ve bir daha bulamadık.Saklandı ve çıkmadı ortaya.Sen o iki kelimeyi söylemeyide severdin.Gözlerime bakardın bazende.Ürkek çocuk sevinçleri yaşardı o zaman yüreğim.
Geceleri yıldızlara anlatırdım saçlarını,kıskanırlardı..İşgale uğramış bir kentim şimdi...
Tüm sokaklarım paramparça,havada zehir gibi bir suskunluk....
Kar yağıyor gözlerimin bir ucuna...Gülümsemeyi unutmuş dudaklarım.Sonra sen çıkıveriyorsun karşıma.
Geçmiş tramvay izlerinin böldüğü eski bir sokak şimdi bu şehir...
Çıkmaz sokaklarında çocukluğum, sonbahar akşamlarında delikanlılığım.
Ve ne zaman bir yağmur başlasa fesleğen kokuyor kaldırımlar...
Ayakkabıcı çocukların ellerinde İstanbul işi flemenko yapıyor fırçaları.Eski sevgililer bir bir suretlerini dolaştırıyorlar; gözlerinde yarım kalmış bir vapur yolculuğu; konuşmuyorlar...
Ve ne zaman bir yağmur başlasa, fesleğen kokusu, bir tramvay çanı, bir vapur düdüğü...eski bir İstanbul fotoğrafı.Fotoğraflarda eskimiş bir mutluluk gülümsemesi.Cebimde sigara külleri çok önceden biriktirdiğim ve mısır taneleri serçeler için.Bir de acılar yanıma aldığım kendim için.
Bu şehir eski bir sokak; çıkmazında fesleğen kokuları...
Durdur şu saatin sarkacını; zamanı saymak zor gözbebeklerime...Mavisini çek ve yırt gökyüzünün.
Narkozu koparılan bir hasta gibi öleceğim o zaman...Zor olan yaşamak sensizliğin üçüncü halkasında.
Parmaklarımızla aşk şiirleri kazırdık duvarlara ilk önce.Sonra ellerinle sildin, kalıntılarınıysa yaktın bütün yazdıklarının...
Sadece benim yazdıklarım ve senin yaktığın, alevlerin değdiği o duvar kaldı geride.
Zor olan bilmek o silinen yazıları ezbere.
Zor olan okumak onları her gün.
Fırtına geliyor.Huzursuz ağrılar başlıyor içimde.İlmeği boynuna geçirilmeye hazır bir idam mahkumu gibi son sigaralarımı içiyorum.
Lanetlendi mi bu aşk? Belki de.
Menekşeleri sula, nihavent bir şarkı koy plakçalara.
Ortaköy'de bir demli çay iç benim için.Sokak köpeklerinin ve çocukların saçlarını okşa parklarda.
Şimdi biten bir aşkın tam ortasındayız.Üzerimize yağan yağmurda İstanbul kokuyor.
Film bitti.
Kanat hadi yeniden içimi.
Kaybettiğim gözlerinden bir İstanbul vapuru geçiyor.
Rüyalarımda sancıların...
Düşlerini beraber kurduğumuz doğmamış bir kız çocuğu ağlıyor yağmur altında.
Ve hayalet aşklar sokağında bir şair; cebinde bir terkediliş mektubu, son kez intihar ediyor.
Kanat hadi şimdi...
Kaybolmuş bir şehrin sokaklarında senin türkülerin hala söylenen.
Gece vardiyalarında bir işçi kızın elleri oluyor bazen ellerin.Çoktan kaybettim onları oysa.Hadi bir şarkı söyle bana.Aynı şehirlerde, aynı sokaklardan geçiyoruz ikimizde.
Hadi son bir şarkı.Sefaletimi, yalnızlığımı vuran yüzüme.Çoktan kayboldun oysa.
Sol omuzumda sarı saçlarının kokusu.
Saklamışım...bırakmadı beni.Siyah yağmurlarda ağır sigara molaları veriyor bedenim.
Sırılsıklam.
Mavnalar görülürdü ıssızlığa bakan penceresinde,nihayet son bulacaktı bu aşk.
Ölüm zaten eski bir tanıdık değil miydi çok sevdiklerini alan bir bir yanına? Piç edilmiş sevdalar,biraz gece kuşları bırakacaktı geriye ve bolca uyku yarıları; en rahatsızlarından.
Mavnalar geçerken gece yarıları firar etti çoktan uykulardan.Şimdi üzerinde kanayan bir yürek yağmur altında dolaşıp durur eski gemici.Elinde tek mermisi kalmış bir revolver ve biliyor veda zamanında adresini kurşunun.Bıçak yaralarıyla kaç kez üzerinden geçtiği bir eski iskelede ve gözyaşlarını bırakırken yağmura son mavna sona erecek tüm sevda düşleri.
Mavnalar görülürdü ıssızlığa bakan penceresinden.Sessizce gömüldü beyaz saçlı gemici, giderken sadece sokak köpekleri geldi cenazesine ve ağlayan mavna düdükleri...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!