Leyl'im...
Henüz ilk şehrin duvarlarına dualar kazınmamış,
Henüz ilk insan
kendi gölgesine dönüp
“ben kimim?”
(Leyl’im’e – Zamanlar Üstü Bir Destanın Anatomisi)
--------
Affet Leyl'im...
Sana benzetecek hiç bir şey bulamadım..
Zaman ellerimden su gibi akıp giderken,
sensizliğin rüzgarında titriyor ömür perdesi
her iç çekiş sonuma bir an daha yaklaştırıyor
her aldığım nefes sonuma bir adım daha yakın
Sen Leyl'im ahuzarım, ruhuma yâr olanım,
Şiirler duyurur mu, sana bir gün sesimi?
Bu sevdanın ecriyle, yüzümde ar olanım,
Olurda bir gülüşün, keser mi nefesimi?
Sen Leyl'im ahuzarım, ruhuma yâr olanım...
"Sevgi, bilgelikten büyük müdür?"
diye sordu Sokrates;
Sessiz kaldım…
çünkü senin gözlerin,
"Leyl'in gölgelerinde bir serinlik arıyorum,
serinliğin içinde bir çisenti, çisentinin içinde bir zerre,
zerrenin içinde bir "hiçlik" buluyorum..."
Zaman,
Ölümsüzlüğe açılan ince bir kapı,
"Bu otel odasının duvarlarında yankılanan tek şey
senin "sus" dediğin yerde benim "kal" diye haykırışımdır..."
Leyl'im bir manastır kadar sessiz,
Leyl’im...
Sevdan,
şiirlerimin içinden düşmüş bir harf değil artık
bir katliamın ortasında unutulmuş,
adı silinmiş ağıtların
Leyl’îm,
Sen bir kez bakmadın diye
Aristo'nun evreni çöktü içime.
Platon’un mağarasındaki gölgeler sustu.
Ben susmadım.
semalara seslenişimdir sevdan
Leylim,
bir zamanlar Kahirenin sonsuzluğunda yitik bir Lam gibi,
taşların arasında gizlenmişim,
yüzyıllardır üzerimi örten kumların altında,
bir Vav gibi seni beklemişim…
seni buldukça çıkıyorum karanlıklarımdan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!