Seni özledikçe
üstü başı yırtılıyor ruhumun
ve paramparça savruluyor zaman...
Seni düşündükçe
Ötelerden bir adam, koşarak geliyordu,
"Aksa" dedim "felaket" dedi, çattı kaşını...
Şehrin öte yakası, bağrımı deliyordu,
"Tasa" dedim "acziyet" dedi çattı kaşını...
Bebekleri katledip, vahşice de bir hınçla,
Merhametsiz bağrını, bil ki ölüm delecek,
Sende her ateş gibi, söneceksin elbette...
Bu ömür baki değil, sen de bir gün gelecek,
Azrail'in atına, bineceksin elbette...
Nurdan eser kalmamış, o arsız suratında,
Adın bölüyorsa uykularımı
ve gün geçtikçe
24 saate çıkıyorsa uykusuz kalışlarım,
rüzgarı kıskandıran saçlarının
"Bir rüzgâr fısıldıyor, sanki ardından fırtına kopacak gibi,
kulağımda bir ses, hani ardından kalbim duracak gibi..."
Haykırırken acımı, gecenin bir vaktinde,
Umarsız bir karanlık sarıyordu dünyamı.
Kalbim kanadı ilk görüşte
Ve uyandığım ilk güneşte
adını sayıkladım
yüreğime bir şey indi
bir nefes çekip derinden
adını sayıkladım yeniden
GEL GÖR
Nefes alacaktık,
soluklarımız birbirine karışarak,
Aynı havayı soluyacaktık,
aynı dağların duldasında.
Ne izin ne de cismin, bir seda kalır senden,
Zaten ölümlü dünya, gitmek değil mi her şey?
Bense bir muhacirim, bir veda kalır benden,
Yokluğum dert olurken, bitmek değil mi her şey?
Çünkü daha doğarken, geriye sayardı insan,
Karşılık bulmadığım, yetim kalan aşkımı
Efkarıma bastım ben, durmayıp gidiyorum...
Semalara edilmiş, o ilan-ı aşkımı,
Duvarıma astım ben, sormayıp gidiyorum...
Damla düşer toprağa bir koku yayılırya,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!