Oysa kalbim,
tüm işgal girişimlerine direnmiş bir imparatorluktu
ve sen geldin,
başkentimi işgal ettin.
Ama ben sana;
GEL GÖR
Nefes alacaktık,
soluklarımız birbirine karışarak,
Aynı havayı soluyacaktık,
aynı dağların duldasında.
Ne izin ne de cismin, bir seda kalır senden,
Zaten ölümlü dünya, gitmek değil mi her şey?
Bense bir muhacirim, bir veda kalır benden,
Yokluğum dert olurken, bitmek değil mi her şey?
Çünkü daha doğarken, geriye sayardı insan,
Karşılık bulmadığım, yetim kalan aşkımı
Efkarıma bastım ben, durmayıp gidiyorum...
Semalara edilmiş, o ilan-ı aşkımı,
Duvarıma astım ben, sormayıp gidiyorum...
Damla düşer toprağa bir koku yayılırya,
Nereye gidiyorsun sen, Nasıl gidiyorsun
Arkanda bıraktığın enkazı görmüyor musun?
Bu yıkım bu deprem nasıl senin ellerinden gelebilir, gitme!
"Artık sende değilim, senden çok ötedeyim"
Bak kuşlar uyanıyor, semada bir aydınlık,
Sabaha sorulurken, senden hiç gitmedim ki...
Olduğum yerdeyim hep, günlerim hep karanlık,
Ulu dilber burcunun,
kökünü incitmişsin,
Daha seni anarsam,
gök girsin kızıl çıksın!
Atam Oğuz kağanın,
ök’ünü incitmişsin,
Bu sevda ateşiyle, hasretin yaktı diye
Tükendim küle döndüm, harı gördü gözlerin
Gözlerim gözlerine, aşk ile baktı diye
Çelikten bir örümcek ağı ördü gözlerin
"Çekme cennetimin, pencerelerine perde;
kaldır göz kapaklarını"
Göklerden inzal olup, kalbimde yeminleşen,
Dilimi lâl eylemiş, bir ahitti gözlerin...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!