Nereye gidiyorsun sen, Nasıl gidiyorsun
Arkanda bıraktığın enkazı görmüyor musun?
Bu yıkım bu deprem nasıl senin ellerinden gelebilir, gitme!
"Artık sende değilim, senden çok ötedeyim"
Bak kuşlar uyanıyor, semada bir aydınlık,
Sorulurken sabaha, senden hiç gitmedim ki...
Olduğum yerdeyim hep, günlerim hep karanlık,
Ulu dilber burcunun,
kökünü incitmişsin,
Daha seni anarsam,
gök girsin kızıl çıksın!
Atam Oğuz kağanın,
ök’ünü incitmişsin,
"Çekme cennetimin, pencerelerine perde;
kaldır göz kapaklarını"
Göklerden inzal olup, kalbimde yeminleşen,
Dilimi lâl eylemiş, bir ahitti gözlerin...
Gökyüzü emsal değil, öyle bir boşluk ki bu,
"Savrulduğum" bir "feza", gözlerinin içinde.
Bir parıldama değil, öyle bir loşluk ki bu,
"Kaybolduğum" bir "seza", gözlerinin içinde.
Kolları arkasından bağlanmış bir delinin,
Mercanlarla süslenmiş, dupduru bir denizden,
Saçıma meltem gibi, akışıdır hayalin...
Bir taç yapıp eliyle, bolluk denen gedizden,
Başıma çiğdem gibi, takışıdır hayalin...
Seninle kimliğime, kavuşup özgürleşen,
Bir kanyonun içinde, derinlerde bir yerde;
Hapsolup karanlığa bir ışık arıyorum...
Cismini yok sayarak, merhem bulup her derde;
Benliği maverada, bir aşık arıyorum...
Belki de kayboldum ben, belki sizden beriyim,
Hayatın son faslında biçareyken ilacım,
Lokman hekim tasında, derman olsan istemem!
Bin pişmanlık içinde, yıkılırken miracım,
Affıma mühürlenen, ferman olsan istemem!
Âmayım; gözlerimle, ışığı yardığım an,
bir leyl'in gözlerinde kaldı benim nazarım,
münzevi bir çığlık sardı her yanımı...
ayaklarımın kanla karışık bıraktığı;
izlerde arandım durdum...
Haramla abad olmuş üç kuruşluk hakkını,
Kimse helal etmesin, kalemim kırılırken,
Hakikatten bihaber, düzenbaz hukukunu,
Kimseler tüketmesin, kalemim kırılırken...
Haşa! İsyan etmek yok, Rabbimden inen hükme,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!