şimdi oturup da
içine içine bakıp bir boşluğun
itebilsem elimin tersiyle
hayalini kaybetme korkusunu
ve anlatabilsem seni
'sen' diyebilsem
onikiden vuruldu bu kez yürek
desinler diye sevilmedin sen
duygularım bencil bir sis olur, örter
mahşere dek yüreğimde saklarım seni
bir şiiri yazılmayacak bu sevdanın
öyle beter çökmüş ki yüreğime
çözmeye çalıştıkça daha da karışır
arapsaçı bir hüzün yumağı
hangi usta yürek çözer
bilemiyorum
beni kör bir çocuk olarak doğurduğunda
ya da ayaklarım çarpık
beynim sakat olarak doğurduğunda da
-nedenleri sorgulamaya bile gerek yoktu-
suçlu sendin anne!
‘içim acıyor’ demiştin bir gün
elini tam yüreğinin üzerine koyup bastırmıştın
gamzelerinin çukuruna düşmüştü tebessümün
ve ‘sevgin tam şurasını acıtıyor’ demiştin
ben anlamamıştım sevginin acısını
Ezelden doludur milyonlarca kelimeyle yürekler
Ve ormanlarca kalem sunulmuştur ellere
Kimimizin mayası yoktu; bozuldu kelimeler, aktı
Kimisi de odun sandı kalemi, ateşe atıp yaktı
Ama minnettardır insanlık, usta yürek işçisine
sustum
dilimi yutmuş gibi
mazi silinmiş
beynim
dibinden kazınmış gibi
gizemsi durumları anlamak ne de zordur
ve sade kelimelerle hayat ne kolay değil mi?
mesela aklın almaz, atların neden vurulduğunu
hatta seni neden pervasızca sevdiğimi
bilmezsin sen cemrelerin de neden düştüğünü
sen kolaya alışıksın, kolay da sana
kelimeler...
ah şu dimağlarımızdaki saklı hazineler
yer yer zümrüt/yakut yüklü gibi değerli
bazen şeytandan da tehlikeli
insanı idam sehpasına bile götüren
kelimeler...
ellerini...
ellerini bırak avuçlarıma yar
dudakların ‘parçan’a kalsın
onu öpsün
razıyım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!