Ayrı yaşayacak
Belki artık buluşamayacak
-artık buluşamamak da çaba gerektirir
Farklı hayatlara eşlik edeceğiz
Oturduğumuz son çardak yıkılacak
Yerine bir medeniyet göklere yükselecek
Gel dersem savunmasız kalır barikatlar
Düşman bütün gücünü yığmış, kapıda
Sevişemem seninle bir savaşın ortasında
Gel dersem bir nesil daha çürüyecek bu topraklarda
(Oğuz atlamıştı burayı
Yoksa muhakkak yazardı
Uçsuz bucaksız
Ve karanlık ve soysuz
Soluk benzinin aydınlığı gözlerin
Haddinden fazla uzakta
Boşaltmıştır önce bu kenti ustalıkla
Ardından varılan her kenti
Geç olduğu vakit
Ya artık beklediğinin gelme vakti geçmiştir
Ya da senin gitme vaktin gelmiştir
Ve Şaryam, geç oldu
Evin yolunu bilen bir köpek gibidir şu yalnızlık
Kentin en ücra köşesine terk edersin
senden önce sokağına varır
Ben seni seviyorum diye
Kaç çocuk doğacak
Bir anadan
Bir başka anadan
Bir başka
Ben seni seviyorum diye
Görüyorsun ki Şaryam
Üstümüze oturmadı bu koşuşturmalar, bu yaşama hırsı
Belki ölümdür bize yakışacak olan
Belki o da oturmaz
Ölmeden bilemeyiz
Kör saatler oturmuş ağlıyor
Havada koyu bir sessizlik
Hangi duvara çarpsa kan lekesi oluyor
Kitaplar en sağlam omuzdan daha sağlam
Hepsinin boynu bükük
Aralanacak kapıya bakıyor
Betonarmelerden sokaklara çaresizlik akıyor
Sokaklar toprak kokusundan mahrum günbegün daralıyor
Gri taşlarla mücadeleyi ziftle kaybediyor filizler
Bir koşuşturmadır ki
Adımlar kurulu saat gibi işliyor
Hangi ayak kalksa peşinden gölgesini sürüklüyor
Hoşça kal demeye ne hacet
Bütün hoşnutluğumu almış gidiyorken
Sök at dilinden
Ve kahret
Son sözün olmamalı
Telaffuzu hoş olmayan bir hakaret...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!