Dini bir törenden arta kalan
Birkaç kürek toprak, bir iki demet çiçek
Dinelmiş bana bakıyor aklımda kalan
Bir tarih, kör bir talih
Ay ışığında yayılan bir neşe
An be an azalır yaklaştıkça güneşe
Ayrılık şafak vaktiyle gelir gülüşe gülüşe
Karanlık dağılır yeni bir karanlık çöker üstümüze
Diğer her şey ritüeliydi sevdanın
Koca koca gecelerin şımarıklığı
Ağır abi gün doğumları
Bir anda bastıran erken doğum sancıları
Kolları, elleri ilk sarılmasında tereddüde kapılan
Ayaküstü gözlerinin avlusunda seviniyorum
Vakit tamam diyorlar sürgüler çekiliyor
Sonra hüzün çöküyor ben çöküyorum
Ben çöküyorum bu saatler vahşi
Havada adi bir soğuk
Yalnız lambanın etrafında uçuşanlar pürneşe
Geriye iki yüz elli gram ömrüm kaldı diyordu
Yolculuk esnasında tanıdığım garip
Üç saatlik yolu saymazsak
Geriye iki yüz elli gram kaldı diyordu
Pek akıllı gözükmüyordu
Deli yerine garip demeyi seçtim
Ağır basan kefeye göre yırtacaksın kefeni
Özgürlüğün esaretinde unutma ilahi adaleti
Yaşamın ahlaki olsun
Ölümün insani
Yırttığın kefen sarsmasın ebedini...
Bir şiir kopar dilimce
Aklım benden gidince
Bak yağmur da yağıyor, ince
Bir de güneş görününce
İlk vedanın tasviri edilince
Hatırlar mısın sevgili
İnsan nasıl yaşar bu saatlerde
Nasıl hep birlikte ölmüyoruz
Yıllardan beridir gün almışım bugüne infilak saatimdir
İflah olmaz yarınlar cüzzamlı
Karnımda kramp
Beynimde doğum sancısı
Şiirler mahçup
Kâğıt kalem sesleri balkonsuz evlere kapanmış
Camdan bir not düşüyor:
Bu bir intihar provasıdır
Tam o sırada hiç dinmeyecek bir yağmur yağsa şehre.
Bütün intihar girişimleri provada kalsa
Ölmemek gibi bir çaresizliğin içinde sarhoş olmamak gibi bir yemine sarılmışım




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!