Mart 2014’te Gebze’ye geldim.
O güne kadar bu özel sektördeN herşey çıkar da adam çıkmaz dedim.
Sonra tanıştım bir adamla.
Depo depo değil sadece inşaat da gezen adamla.
Bu adamı sabah yarım saat, akşam yarım saat gördüm.
Telefonu susmuyordu.
Her şeyin başı selam.
Gündelik konuşmanın başı selam.
Gündelik konuşmayı ticarete taşıyacaksan,
Daha da selam.
Mesela bir şey satarsın.
Ya da kendine, çocuğuna iş ararsın.
Türlü türlü sevgi vardır.
Bunların en yücesi günlük sevdalarını uğruna kurban edendir.
Günlük sevdaların uğruna elverişli bir ortam hayal edersin.
Edersin.
Eli kolu bağlı beklersin.
Bekle bekle.
Yıllardır bir oyun izlersin.
Sahnede yazılan senin kaderin.
Mutlu musun söyle?
Eğer mutluysan diyecek bir söz yoktur.
Eğer mutsuzsan: “ Ne diye beklersin? “ söyle.
Söyle ki bilelim.
Geziyorum işsizim ya caddelerde.
Yazar o sihirli kelime her yerde.
Falanca lojistik, fişmanca lojistik,
Peki bir tır, bir kamyon, bir kamyonet yeter mi olmaya lojistik.
Seksenlerin ambarları, şimdilerin nakliyecileri hepsi oldu lojistik.
Ya büyüklere ne demeli?
Kuşaklar geçti şerefle.
68, 78 ve önceleri,
Taşıdı bayrağı hepsi.
Vardı değerleri.
Korudu mirası.
Ülkemizin temel değerleri,
Geldik meşhur yaşa.
Dün gibi daha,
Yaş on beş,
Ayşe Gürsel Güney’e,
“ Falanca otuz yaşındaymış. “ deyişim.
Öyle böyle demede değil,
Yaşamak sınırlıymış.
Dünya yaşamı sınırlıymış.
Ama sınır yürekle yıkılırmış.
O yürek neredeymiş?
Tarihte bazen kendini göstermiş.
O yürek çocuk için atan yürekten çok yüceymiş.
Yazma işi okul sıralarında başlar.
Öyle bir istek,
Ya da yetenek,
Varsa çıkartmaya uğraşırlar.
Okul sıralarından,
Okul konularından,
Toplumduk.
Topluluklar olduk.
Dünyayı düşünürdük.
Küçük dünyalara esir düştük.
EEAÇ’li hayatın esiri olduk.
Sen sorarsın şimdi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!