Beni sevmediğini,
hiçbir zaman sevmeyeceğini bildiğim anlar var...
O anlar—
gökyüzüne bakarken anladığım şeylerle aynı:
bu sonsuzlukta
ne kadar küçük ve ne kadar çaresizim…
Susmayı öğrendim
Çünkü konuşsam
Adın dökülecekti dudaklarımdan.
Ve ben,
Artık seni anmamakla
Sana ihanet etmediğime inandırdım kendimi.
Kaderin adı sen olduktan sonra
hiçbir yol götürmek istemedi beni uzağa…
Oysa ben seni unuturum sanmıştım,
her sabah biraz daha eksilerek.
Kaç zamandır kabuk bağlamıştım
Hiçbir sevda acıtmıyordu artık
Ta ki adını duydum bir an
Ve içimde bütün yaralar açıldı fark ettirmeden
Bir damla gözyaşı gibi akıyorsun içime
Birlikteydik belki,
Ama sen yoktun.
Yanımdaydın ama uzaktaydın,
Kalbimdeydin ama hissizdin.
En kötüsü neydi biliyor musun?
Ben seni unutmuyorum kadın,
unutmak ne kelime —
bazı akşamlar hâlâ adını ısıtıyorum ellerimde,
bir bardak çayın buharına karışıyor sesin,
ve ben içtikçe daha çok yanıyorum.
Sen yokken…
Zaman yavaşlamıyor,
Durmuyor da.
Sadece,
Acıyı sindire sindire geçiriyor üstümden.
Her saniye,
Sen gittin…
Ve saatler yavaşladı önce,
Dakikalar durdu, saniyeler sustu.
Zaman artık akmıyor bende,
Sadece ağır ağır çürüyor içimde.
Bir gün seni anlatmaya kalkarsam
en çok sustuklarımdan bahsedeceğim.
Çünkü sen yokken
en çok susmak öğrendi beni.
Konuşsam da eksik,
yazsam da yarım kaldı her hece.
senyorita,
zamanın eşiğinde duruyoruz
gölgem, senin omzuna değmeden
akşamın altın rengi çatlaklarına süzülüyor
rüzgâr, kelimelerimizi tanımadan
başka vadilere taşıyor




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!