Hep kabullenmiştik sessizliği
Bir sineğin çırpınışından daha garip bir şey görmedik
Birde ağır merdim akan gözyaşı aynalarda
Hep kabullenmiştik yalnızlığı
Bir kuş konsa omuzlarımıza
Dokunmaya korkardık
Hep kabullenmiştik sessizliği
Bir sineğin çırpınışından daha garip bir şey görmedik
Birde ağır merdim akan gözyaşı aynalarda
Hep kabullenmiştik yalnızlığı
Bir kuş konsa omuzlarımıza
Dokunmaya korkardık
Bir selamın yetse karanlığa,
Aydınlansa ufkun uzanan rüyaları,
Bir an gözlerin uykudan uyansa,
Uyarsa gün yüzünde karanlığı.
Aklımın ermediği bir noktadan bırakın beni,
Kırık kanatlı ötesiz kuşlardan
Uzağın içine dalar gibi
Hafif masum çırpınışlarla yükseldik
Bulutların beyazlarına aldanıp uzaklardan
Belli belirsiz bir pamuk şekerine aldandık
Dalgaların ovuklarına çekilip gelişi gibi
Kil tutmuş sakallarımı hanım
Saçlarımı kar gözlerimi çiğ
Senin benim yüreğimi tuttuğun kadar
Yaşamaya bir senin kadar sevinçli
Ellerimi değnekler kolluyor ne yapalım
Yüreğimi sen
Bir yagmur damlasına sor salınışlarını
Suya hasret topraktan gelen bu kokuya sor
Gözlerim çiğ tutmuş ise bu nazlı baharı
Bakınıp kaldığım yollara yor
***
Ne çağla bir eriğin dalında olgunlaştı zaman
Bir zamanlar büyük gördüğün insanları yanılıpta yeryüzünde, gözünde haddinden fazla küçültme, onlar sana yeryüzünde bir şaklaban olabilir ama yeraltına hazırlayan, gece kalkınca sanada dua etmeyi unutmayan kahramanlardır bilesin...
Kulağında yürekler yarası seslerle
Gözleri kaçamak insanlıktan
Başı eğik gün rengine karışıp giden
Gözü dolu kalbi dolu sevgililer
Daracık kaldırımlara sığmış yürekleri
Kalmak, sözlerde
Ele vermesin yeter ki gözlerin
Yere düşen sanki sıcak bir gülle
Gidene, ağlasanda bir gülsende
Zaman ne çabuk geçtin
Başarılar, sevgili kardeşim.