Topukları çakılı kaldırımlarda
Ne kurşuna manzere hacet
Ay ışıltısı gün ortası gecelerde
Ne güne aydına hacet
Yastıkları yaşartan iki çift göz
Düştü düşecek
Bütün dar sokaklar sen gidersen üşür
Bir kaldırım boyunca uzanır ayaklarım
Tepende rakseden binlerce lamba düşün
Bir rüzgar bir ay bir ben ayaktayım
Genzimi yoklayan tomarca sızı var
Sızılar gökle barışık yeryüzü
Bütün mavileri attım gökyüzüne
Bir yağmur çisiltisinde kayboldu zaman
İki satır arasında gidip geldi kalem
Uçsuz bucaksız dehlizlere
Farkettim ki ben yazık etmişim kendime
Derin sularda yüzmekle
Meşale kokulu vedaları var gökyüzünün
Güneşin gelişiyle kayboluyor karanlıktaki aydınlıklar
Geceden daha acıklık gün yüzü
Açıktan görülüyor suçlar günahlar
Bir örtü lazım kaygan meşalelerin düştüğü
Bir dilek bir umut ışığı
Karlı bir gecede uyandı lambalar
Öksüz çocukların göğsüne kondu
Sobalarda yok çıtırtı duman
Çoçukça dilendi sıcaklığı
Bir vakit benzini çalmış beyazlar
Ayak uclarında buz kesiği sızlanışlarla
Saadetin kapılarında dolandılar
Ürkek benizli mamur gözlüler
Takati kaldıkça uyandırdılar
Ay ışığında kundaktaki bebekleri
Yorgundular uzağın uzağında
Tuzağında takılıp bir müddet
Ilık bir sezinti
Yüreğimi dinleyebilirim yüreğinde
Dinlemek ne kadar mühim bir iş ki
Dinlendirmiyor insan
İnsanı dinlediğinde
Göçtüde gönlümün serden baharı
Kışa bırakıp üşüttü bilemedim
Biz ayrı şehrin ayrı kabuktan insanları
Yetmemiş hayallerin içindeyiz diyemedim
Uçtuda kuşlar pencere önlerinden
Kulaklarımda sürtünür bir kemanın sesi
Parmaklarımda nadide dokunuşlar piyanoya
Buğlu bir akşam seferi
Bırakıyorum tutunduklarımı tutunacaklarımıda
Uçurumların göz görmez karanlığına
Benden önce düşen tanelere şahidim
Başarılar, sevgili kardeşim.