Siz hiç aynı gökyüzünde aynı gecede ayrı kişiler aynı kişiler olmuş muydunuz, farzı muhal takımyıldızları gibi?
Kötü,bataklığın içinde yaşadığından iyiliği anlatır.
Onu tanır,onda kalmak için çırpınır.
Taş rüzgarı duyar -rüzgar da taşı.
Biri yol alır -bir hava
Her hâlükârda onlar alışveriş içindedirler.
Ve birbirlerini dinler,duyar,işitirler.
Peki ya insan?
Yelkenlerin erişemediği o muazzam rüzgar
Yanlızca bana içime erişiyor
Tolstoy'lu gecelerime idrak ediyor
Ve erişerek beni
Savaş ve barışın bonaparte'sine ulaştıyordu
O,ve benim gizemli aşkım
Önce başlangıca esir oldum
Sonra içine girdim hayatının
Şaşkındım çocuğun gibi
Yanılgılarımla boğuştum
Daha fazlasıyla olmaya bir yabancı
Yakınında kalacak kadar cömerttim sana
Tüm ışıkları sönmüş bu kentin,
Bu karanlık caddelerde az mı ayak izlerimiz kaldı,seninle.
Şimdi yoksulluk çekiyorum,
Ne yürüyecek bir cadde kaldı geriye-
Ne de yüzünle aydınlanıyor bu kent.
Bu şehrin ışıkları sensiz,
Tası tarağı topladık
Unumuzu elemeden
Naçar bir ölüm
Cüceledi bizi...
Ebelendik.
Resmen ölümcül bir oyunduk...
Ensiz bir parça gibi düşerim avuçlarından
Tutamazsın,kalbin kırılır.
En huzurlu saatlerinin de yolcusu olursun
Düşersin kendine, bir yığın çocuk olursun.
Ah ne güzel olursun!
Gelin bakın bu eğik kamburumsu sırtlara-
Usanmışlık içinde duran hasisliğe bi bakın,
Son bir bakışla kırmızı başları nasıl almakta,
Tanınmamış bir komedyadan.
Don Kişot,atının üstünde değil artık,
van Gogh'un çemberinde volta atıyor.
Şu gece yarıları hiç de aydınlatmadı bizi;
Onun yerine hep hoça kal şarkıları çağırdı...
Biliyorum, sizi de öyle.
Bozuk mandalinanamla ben, acaba bu sabaha çıkar mıyız? diye düşündük kara kara.
Biliyorum, siz de öyle.
kahırede buyumek hakkınde sorularım var ıznınızden