Birçok gerçek var yaşamda
Yaşadıkça insan muhakkak birçoğuna dokunabilir-
Dokununca en az birine, mesela yalnızlığa
Yanı başında olana
Dokunabilir vicdanı,
En derine sakladıklarıyla,
İnsan sever elbet herkesi
Ona dokunan her bir şeyi elbet sever
Ama insanın kalbi-"kalbi" başka sever
Başaklar gibi eğile kalka,ama güçlü...
Ey yalnızlık, düzeltme karanlığı
Bırak, o da kirletsin kendini
Uyandığında kederi diri kalsın
Unutmasın güvercinlerin dahi kime güvendiğini.
Alelade bir ormanda
Gezinen kalbi
Düşleri ve
Kurumuş porsuk ağacı
Akıyordu kanları
Görünmezim tanrım,
Bir büyü kadar görünmez;
Görünür -görünmezim,
Bir hokkabazın en az sergilediği
Sihri kadar gerçeğim şurada...
Kendimi kim sanıyorum
ölü biriyim ben
Diyebilirdim ki, dişleri dökülmüş bir ihtiyarım
Özümseyebilirdim bulutların güneşi yer yer içine aldığı gerçeğini
Sancılı geceleri olan biriyim diyebilirdim
Ama hayır,ölü biriyim ben
Bu yol
Bu aşka
Yenilecek kadar
Eğik değildir
Ki o sahipsiz bir
zaman sevdası olsun.
Kim bilir kaç renginiz vardı
Benim bilmediğim
Ama avuçlarınıza sıkıştırıp değişmemsini dilediğiniz
Tanımak diyorum, tam şimdi ne güzel olurdu sizi
Doğum kadar merhametli
Doğum kadar şefkattli
Tembellik değil bu
Her sayısı savaşıyor düşlerin
Zaman ve mekan sınırlasa da
Ayrılığın da rehberi yaşlanacak bir gün.
Gülüşünün parlaklığı demir bir balyoz gibiydi.
Gülüyordu ama- amaları çoktu...
Bana çok nedenli kendimi hatırlattı;
O kelebekler sokağında kaç kez öldürüldüğümü,
Ve kaç defa daha uyuşmam gerektiğini unutsam da
'Ve unutmam ben yaşamayı.' desem de unutulduğumu
kahırede buyumek hakkınde sorularım var ıznınızden