Yaşamda olgun bir meyva ile yaşlı bir meyva arasında ki fark nedir? Diye sordu keişiş öğrencisine.
Ona cevaben dedi ki;
-Olgunlaşmak mücadele ve acıyla mayalanmış bir ekmeğe benzer.
Yaşlanmaksa ekmeğin pişmiş ve sorunsuzca mideye indirme kısmından ibarettir.Dedi.
Keşiş önce bir süre sustuktan sonra,gözlerini pencereden dışarı saldı,
inceledi bahçedeki dev ağaca bakıp,sonra söze koyuldu.
Ben yokum diyorum her seferinde,
Yenik düşüncelerden gevberip gidiyorum,
Kendimce işte...
Sen yokum diyorsun istemeyerek,
Ne engellermiş bu aşılmanlar...soru belli...cevap belli...
Kendimce işte....
Sor hadi kendine?
Sor çekinme,niye benim diye....niçin bu denli mutsuzluk maruzuyum! ..
Kendimce işte....
Alakalı alakasız tüm sorular beynimi kanatıyor...ve de karartıyor,
Acı çekmekten zevk alırmı insan? düşünüyorum,
Kendimce işte...
Derin derin nefes almak yetmiyor,
Yada ölüm bile yakamdan düştü,ölüm bile benden şikayetçi,
Kendimce işte....
Boş boş her şey boş,
Dolu dolu her şey sanmadığın kadar dolu! ...
Kendimce işte....
Canın sıkılmak ne demek?
Ben bilmiyorum canın sıkılmak ne demek? Düşündüm de,
Kendimce işte....
Dua etmeli aslında,
Dua etmeli ki,sana uzanmalı eller,öyle düşündüm,
Kendimce işte....
Şair Meral&Meri
23 Eylül 2011 Cuma, 03:27
Bağlılık yemini etmiştik doğarken-
Çıplaklık ve gözyaşıyla;
Ne kadar da anlatırdı bizi
Sonu gelmeyen amaçlar-
Sonu bilmeyen o bekleyişler...
Ne kadar da anlatırdı bizi;
Gecenin bir yarısı,
kurumuş lavanta kokuları arasın da,
Ölüyorum sandım
Ben ve umutsuz geçmişim,
Almış beni, küçük bir vazonun taa..içine hapsetmiş
Korkularımı da almıştır umarım!
Yarınlarımı vermesini dileyeceğim;
Umutsuzluğuma umut katmasını isteyeceğim
Kimbilir belki insanca kırıklarımı da onarır.
Şair Meral&Meri
23 04 12
Etrafta dolaşıp duran kırmızı bir hayalet var; bazen sık sık renk değiştirse de bu onun kırmızılığından ödün verdiği anlamına gelmiyor.
Bazen açıkça ne istediğini gündüz ışıkları altında sunuyor ve bazen de karanlık gecelerini uyandırmayı tercih ediyor.
Yine de dünya kuruldu kurulalı o tahtına oturan bir kral olarak tanıtmadı hiç kendini bizlere.
O dolaşıp duran kırmızı bir hayalet olarak aramızda olmayı tercih etti.
Bazen yeişil bir elbisel giydi, bazen mavi ve bazen de sarı...
Renklerin önemi yoktu; ona göre hepsi aynı kapıda biriken bir bukalemundu...
Kış en çokta kartpostalları severdi
Öyle vakti bitince tam bir teslimiyettle sunardı kendini ikindiye
Akşam olmaktaydı artık, bu kuşların bir yerlere gidişi vardı
Vazolara giriyordu bu yağmura sarılmış gözyaşları
Biliyorum kış gibi algıladınız beni
İçiniz titredi,belki de irkildiniz çitlembik ağacı gibi
Koşmak bir çok şeyi değiştiriyordu
Önce ölümü çalıyordu sizden
Siz kaçtıkça uzaklaşıyordu.
Sanki köşe kapmaca oynuyordu ufaklıklar ardımda.
Buna rağmen yarımdım ve tam olmak için koşuyordum
Uzaklaşsam dahi çoğu şeyden
Bana hatırlatır hatıralar yokluğunuzu
Uzun yıllar sizlerle sevişirdi sevgilerim
Benim sevinçlerim sarı yaldızlı bir ay'dır
Bir oda dolusu boşluk yani
Aman ha,sakın siz ona saygıda kusur etmeyiniz
Aşk dediğim masalların balını yalnız arılar yapar
Bana hatırlatır hatıralar yokluğunuzu
Uzun yıllar sizlerle sevişirdi sevgilerim
Benim sevinçlerim sarı yaldızlı bir ay'dır
Bir oda dolusu boşluk yani
Aman ha,sakın siz ona saygıda kusur etmeyiniz
Aşk dediğim masalların balını yalnız arılar yapar
Bilmem ki; bu aralar neden yüreğimi yoklarsın?
Ey gariplerin baba yüreği!
Ey duyguların en saf,en duru hali!
Yoksulların çorbasına bir parça gülümseme katan insan.
Özledim özledim seni!
Dönüp dönüp,o geçmişin karanlığında ileriyi saran aydınlıklar varsa;
kahırede buyumek hakkınde sorularım var ıznınızden