Sen hiç hayatında gözü yaşsız kaldın mı?
Peki, silgisiz kaldın mı?
Hadi onu da geç,
Sen hiç mutlu kaldın mı?
Böyle gözü yaşlı,silgili,sevinçli?
Kalamazsın ki tabii
Golgota'ya
Vardı yorgun bacaklarım
Bir baca isi kadar karanlıktı varışım
Dört yapraklı bir yonca ıslık çaldı
Çalıların arasından
Baktım.
Kim o karanlıktaki kararlı düşman?
İçin için yakan
Ve gözden kovulup
Gönülde hoşnut secdesine varan? ..
Kim sultanım seni de uyandıran?
Ve beni de sana katan,
Siz bayım
siz, evet siz
siz bir çocukluk mahallesinde uyuya kalmışsınız
sizin sokakta çok çocuk özgürlüğü duyuluyor
siz sanırım kahkahadan ibaretsiniz
Ve yaşlı bir yüreği geçmişine götürüyorsunuz
Sen bensiz günler geçiriyorsun,
ki ben hep sendeyim.
Ama ben sensizim,
O yüzden günler geçmiyor! ..
16.12.13.
Gerçi her şey üzgündü
Küskündü yüzüme al rengim-rengi dünyanın
Şosede balıklar,aynalara özenmiş bir sürahi su
Kalabalık sokakların ayak sesleri
Bir oda da böyle toplanıyor
Ölümden uzak, canlı ve özensiz.
Fikirlerinizden,yaşayışınızdan,
Sevdiğiniz şeylerden dolayı
Yapayalnız bir yaşamı göze alabilir misiniz?
Delice sevgileriniz var; içinde şefkat,merhamet,sağduyu hakim.
Bazen eleştiriyorsunuz bir kitleyi,bu sizi zalim mi yapar?
Bazen eleştiriyorsunuz susanları, bu sizi sessiz mi yapar?
Ödü kopuyor şimdi dünyayı sana zindan edenlerin;
Adaletin içine girip,taşları ayıklasana! diyorlar.
Susup susup,sen de öl diyorlar.
Bir şeyi seveceksen; gel diyorlar,sev bizi!
Hadi yavrum, usul usul gidelim biz,
Buralar bize tuzak gelir!
Olmuyordu bir çok şey, hep mağrurdu kendi içinde,
Nitekim bazı güçler zaman zaman indirgiyordu iç sesimizi
Canlar unufak, cam gibi kırılıyordu gözler önünde
Ancak kimsecikler yoktu,kalabalık caddelerde.
Kalabalıklaşıyorduk aslında içimizde; ne kalabalık ama!
Ayrılıyorduk zifiri karanlıklarda bir bir,
Lakin yer yer de, bir bütün olabiliyorduk çığlıklarımızda
Ancak aldırmaksızın, biz kaybolur gibi ayın kandilinde
Bitiriyorduk ışıklarımızı saniye saniye, güne dek;
Akıl dışı işler işliyorduk, yanık vede sancılı gecelerimizde
Lal oluyorduk kimi zaman, çığlıklar kaçışıyordu tek tek
Irmaklarımız doluyordu nice yalnız kalabalığımızla,
Güneş erken doğmuyordu, ruhu okşayan gecelerimize
Ikınır gibi acı acı bir ses yükseliyordu duvarlarımızda
Ne garipti yalnızlık;
Oysa ne çok yalnızdı yalnızlık..
Resimler çiziyordum yok yere zamanın bir yerinde
Tastamamken öylece izliyordum, azınlığımı çokluk içinde
Asalakca mı yaşıyordum ne?
Sinsice yaklaşan zihinlerden mi kaçıyordum yoksa?
Ismarlıyordu sanki bizi yalnızlığa doğru
Nasıldı doğurganlık?
Damarlarımız mı gerilirdi?
Azı çok mu ederdi?
Yok yok düşten esinlenmekti o saflık;
Aldatmazdı en azı,en çok yapardı düşlerimiz
Leylekler getirirdi zaten bebekleri..
Narin elleri,saflık yumağı gibi tutardı bizi
Isınmak içinmiydi, yoksa kalabalıklaşmak için mi bilinmez;
Zira tecrübe etmek gerekirdi çokça şefkati.
Kaldırım serçeleri gibi bakıyordu minnet dolu gözleri,
Anlamsızca boşluğa dalar gibi
Lavanta çiçeklerinden de farksızdı üstelik
Masumca yaklaştım ve
Akıl almaz derecede, uyku halindeydi minicik bedeni
Körleştim yine o vakit; bizleşerek karanlığıma
Köksalar gibi.
Ölüyorum belki asilzade olmasamda,
Temmuz ayında tüccar gibi
Üzüm bağlarım soluyor,
Donuyorum belki
Üşürcesine
Rüzgarda savrularak yalnızlaşıyorum, nice kalabalıkla birlikte.
Meral&Meri(Bir Tutam Veda) 20.05.12.
Gitarımın en manalı melodilerinde tükenme
Asla vazgeçme kendinden
Ben senin varış noktanım!
En işlek caddenim arkanda değil,
Önündeyim,dokun bak...
Boyanmış gelinliğin değilim
kahırede buyumek hakkınde sorularım var ıznınızden