Makale
*****************************************
Mutlu olmak istiyorsan ; duyarsız,umarsız ve tınlamaz bir tavrın olacak. Öyle herkesin türküsünü dinlemek zorunda bırakmayacaksın kendini,yeri geldiğinde oturup kendi türkünü söyleyeceksin.
Arkandan konuşanlar olacak , duymayacaksın...
Varsın olmasın soluğun yanımda, ne gam !
Mesafeler örülmüş aramıza
Kimin umurunda !
Kaç arşın yüreğimin yüreğine temasına engel koyar
Kaç fersah gözlerini gözlerimden alır
( Makale)
Akıl almaz ne büyük hatalar yaptım bu hayatta.
Her seferinde “ ölsem bir daha yapmam” dediklerimi defalarca yaptım
Hayat öğrettikçe öğretiyor ve öğrenmenin sonu gelmiyor.
Zaman akıp gidiyor,
Ağaçlar dört mevsim kılık değiştiriyor,
Kuşlar göçe kanat çırparken,
İsimsiz gurbetlerin toprağında can veriyor.
Buğday yanığı tenleriyle
Ekin tarlalarında orak sallıyor
Ağaçların yapraklarını döktüğü ,
Sonbaharın kışa hazırlığı gibiydi ;
Birer birer döküldü yollara gelenler.
Hastane odamın penceresinden izledim,
Arkalarına bile bakmadan gidişlerini.
Akşamüstüydü , vakit geceye akıyordu,
( Deneme )
Adı hasret olan bir denizde yalnızlık gemisinin rotasız kaptanıyım ,yönü belli olmayan akıntılara sürükleniyorum. Yol biter mi , biterse nerede nasıl bitecek hiçbir fikrim yok. Bir yanda yüzümde uzayıp giden hüzün, bir yanda kalbimin eşiğinden ayrılmayan yalnızlık. Üstelik gözlerime yaslanan bir de yorgunluk var. Gökyüzünde akıp giden bulutlara çentik atarak saniye saniye akıyorum gizlere. Dibi görünmeyen karanlık sularla dertleşiyorum, üstelik bir de balıklar var , sır alıp uzaklaşan. Güverteme konmuyor martılar, epey yol almışım anlaşılan.
Yağmur acılarıma umarsız çiseliyor, yüzümdeki buzdağı efkâr alıp başını gidiyor uzaklara. Kim bilir hangi karanlık gecenin uçsuz diyarından alıp getiriyor yüreğime gömdüğüm çığlıklarımı ? Kulaklarımda rüzgârın rüzgâra hicran dokuduğu ıslıklar çınlıyor ; uzak diyarlardan alıp kurşun gibi yüreğime gömüyor ismini her solukta. Gözlerimde kanıyorsun , maviliğini yitirmiş gökyüzüne açtığım ellerimin arasından kayıp gidiyorsun , gövdesi çökmüş güverteme yığılıp kalıyor bedenim. Sensizliğin yüreğimde açtığı uçurumlar sisleri kanatıyor hayatımda her sabah. Daha ne zamana kadar taşır yüreğim bunca ağrıyı bilemiyorum. Sanki bütün acılar acılarıma göç ediyor. Özlem duvarları örülüyor dört yanıma, hangi yöne dönsem bir sensizlik dikiliyor karşıma . Seslensem , dudaklarımdaki sözcükler sancı oluyor,kuş dalgaları havalanıyor karşı yamaçlarda. Bir dağın ıssızlığı görünüyor ufukta, paylaşır mı dersin acılarımı ? Yalnızlığımı misafir eder mi ? Gidip sığınsam koynuna , okşar mı saçlarımı ? Duyarsız kalır mı özlemlerime ?
Bütün ağaçları kesilmiş, yeşili tırpanlanmış bir bahçe gibiyim .İçimde bir korku, bir tereddüt titriyor gözlerimde. Dudaklarım acı tebessümler bırakıyor maviliği gün yüzüne vurmuş sulara. Issız bir yamaca bırakmak istiyorum yorgun cüssemi.Kim bilir kaç acıyı sinesine sakladı topraklar ? Benim de acılarımı kaldırabilir mi , dalları kurumuş ağaçlara ev sahipliği yapan çoraklaşmış toprak eskisi ? Gözlerime yağan yağmurlar can verse , yeşile boyansa da gözlerini uzun uzun seyretsem dağ başında. Belki menekşeler, yediverenler de filizlenir yükselince güneş dağın ensesinden ..! Kim bilir belki hayalin dikilir karşıma, gurbet türküleri dökülür alev ateş dudaklarından, ıslak kirpiklerine yaslarım asrın yorgunluğunu üzerinde taşıyan yanaklarımı. Senden sonra kimsesiz bir çığlık oldu ömrüm, taş yığınlarının altında yankılandı sesim. İçimin feryadını benden başka duyan olmadı. Belki hüzünlerim gecelerine hicran kattı, sen hissettin acılarımı. Ne zaman adını fısıldasa yankılar , içimde bir hoşluk başımı döndürdü. Baştan sona yangınlardan kül olmuş kentleri yeniden inşa ettim.
Ah sevdam, duyarlı yanım, kirpiklerime gömdüğüm hülyam ! Hayat neden bu kadar acımasız oldu senden sonra ? Neden etrafımdaki insanlar sorgu dolu bakışlarını çekmiyor üzerimden ? Bu kadar mı çırılçıplak bıraktın beni ? Her gece uykuya yatan bu kederli dağ bile, hasretinin gözlerimde çağlayan uğultusuna uyandı. Ay bulutların arkasından sıyrıldı, yıldızlar akıp gidiyor gökyüzünde vurulmuş kuşların kanatlarında. Solgun kakülleri toprağın karnına sarılmış çiçeklere bırakıyorum duygularımı. Hangi yol umuda taşıyacak kahır yüklü yüreğimi ? Ya da hangi yolun yorgunluğu anlayacak halimi ? Bu dalga dalga havalanan kaçıncı göçün kuşları? Hangi göçün sonunda geleceksin ? Hangi baharın koynunda yeşereceksin ? Yoksa ben yine karanlık sularda , hasret gemisinin rotasız kaptanı olarak yönü ve akibeti belli olmayan bir buzdağı çölünde mi ruhumu kanatlandıracağım ?
(Makale)
Benim bu hayatta anladığım , hiç kimseye hiç bir zaman kendinden çok değer vermeyeceksin. Hiç kimseyi tepene çıkarmayacak,kimseye hayatına müdahale edecek kadar fırsat vermeyeceksin. Sonra hayatın alt üst oluyor, kenara çekip izliyorlar, sen bir daha toparlayamıyorsun. Hayatın kayıp giderken bir de beceriksiz oluyorsun,işe yaramaz oluyorsun. Sanki bütün suç sende toplanmış ta kendileri sütten çıkmış ve ak kalmış birer huri melekler. Hiç kimse kendi hatasını görmez,senin pireni deve yapıp dağa kaldırırlar da geriye alamazsın bile. Akrabaymış, aileymiş , arkadaşmış, dostmuş falan filan, hepsi de koca bir yalan. Kimsenin kimseye faydası olmuyor, herkes kendi çıkarı doğrultusunda birilerine yanaşıyor ya da uzaklaşıyor.
Birinin derdi olur,ilgilenirsin,yarasını sararsın,derdine derman olursun ; ne zaman durumunu düzeltse en beğenmediği yine sen olursun. Akıl veren verene, kimse kendi aklına hakim değil ama senin aklına rota çizmeye birebirler. Baban bile olsa bir yere kadar hayatına müdahil olur,sonrası onu da aşar. Evladının bile bir müddet sonra seni beğenmediğine şahit olunca gerisini umursamıyorsun bile. Kimse gözünün yaşına bakmıyor, elden ayaktan düşünce en yakının maskarası oluyorsun. Yaşantın beğenilmez, hayatın dillere pelesenk olur, gövden hiçbir yere sığmaz.
Bu durum aşkta da böyle. Kimi sevsen, kime değer versen mutlaka bir yerleri kalkıyor. Geçmişte gözlerinde kalan bütün heveslerinin acısını senden çıkartmaya çalışırlar. İstediğin kadar katlan yine de yaranamazsın. Her şeyine göz yumsan umarsız, ilgilensen katlanılmaz olursun. Trip atanı mı dersin, ego tatmin edeni mi dersin, kapris yapanı mı dersin, sıraya girmişler sanki. Ne kadar olumsuz ve lüzumsuz varsa hayatına girer. En iyisi kendi hayatına göre yaşamak. Kafana yatana yer, yatmayana yol verdiğinde en iyisi sen oluyorsun. Hayatı beraber paylaştığın, aynı yastığa baş koyduğun bile sana yön veriyorsa hiç kusura bakma, hayatının içine mutlaka eder. Eninde sonunda hayatını burnundan getirir. Düzenin sana ait olmalı, uyan yanında kalır,uymayan ufak ufak yol alır zaten. Hiç kimseye göre düzenleyecek bir yedek hayatın yok. Ne gençliğin sana geri verilecek,ne hayatın yeniden iade edilecek. Gün gelecek emanet aldığın canı verecek ve bir çukura gömüleceksin. Üç beş gün yokluğun hissedilecek ve çok sürmeden mazi olup çıkacaksın insanların hayatından. Yaşadıklarınla baş başa kalacak olan sensin, hesabını verecek olan da sensin. Hayatına kota koydurup üzülmenin gereksiz olduğunu o zaman anlayacaksın. Hem insan öldüğünü kendisi bilmezmiş, bu durum salak olduğunda da böyle. Salaklığın alemi yok . !
( Makale )
Bir zamanlar yarınlara umut dolu bakan gözlerim, şimdi geçmişe hasret , yeni bir güne kavuşmanın şükrüne seviniyor. Birlikte mesut yaşamak varken ayrılığın ızdırabında yakıyorum gözlerimi, kaybolup giden bir güne daha kırılıyor kirpiklerim. Ruhum daralıyor, her geçen gün biraz daha çekiliyor dizlerimin dermanı. Üstelik dışım içime ağır geliyor, hiç bir gecenin sabahı görmesini istemiyorum. Yüreğini sevmiştim, eşi olmayan bir merhamet taşıyor demiştim. Duyarsızlığa aklım ermiyor, bu kadar taşlaşmış olamazsın. Ben sonsuzluğa ömrümü yaslamışken hiç umura gelmeyip seyirci kalamazsın. Var bir şeyler aklımı kurcalayan , içimi acıtan.. ! Var, ama ne ..!?
Sen ki, her durumda bana iyi gelendin. Kötü günüme iyi gelen , her günümü iyi edendin. Allah var , iyi de gittin yani. Öyle bir yerde gittin ki , dibine dinamit döşenmiş koca bir dağı tepeme devirdin. Enkazını kaldırsan da ,ayağa kalkacak halim bile kalmadı.
Kırılmış vazolar gibi su sızıyor gözlerimden, yaralanmış kalbimden kan.
Senin verdiğin acıları
diğerlerinin vereceği mutluluğa tercih etmedim ;
demet demet sunulan güllere arkamı dönüp ,
dikenlerini sevdim.
Aldırmadım kınayanlara ,
hem kim bilebilir içimdeki sevdayı..!?
( Deneme)
Bir gün çıkıp gideceğin hiç aklıma gelmezdi,şimdi yokluğunu yaşıyorum.Belki de bir çok şeyi yokluğunda arıyorum.Varken umursamadıklarım yokken aklımdan çıkmıyor.Yani acının tam ortasındayım.
Kavga edecek kadar bile yakın olmayışımızı bilirim.Bilmiyorum, adımı bir yerlerde gördüğünde yüreğinde neler hissediyorsun ?
Beni soracak olursan..! Tükenmiş biriyim işte..Artık yokluğunla savaşacak gücüm de yok,vurduğun yerden ölürüm...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!