Şu âlemde rastlanır mı bu sevdanın eşine?
Tac û tahtı yağmalanmış leyl û nehar bir ömür
Bi ihtiyar düşmüş ise mâsivânın peşine
Vefâyı yâd eyler heman, duymayınca yâr ölür
Matem hânedir, garipliğinden, gayri cok derdi
Firakın dara çeker, hicran kuşatır seni
Çığlık düşürdüğün iz, aşkta yaşatır seni
Göçüp giden zamanın ardına düşen umut
Gönlüne otağ kurup biriktirir cüzlerin
Yanılgılar şehrinin göğüne çöken bulut
Bizim ele bahar gülmez, yaz gelmez
Nakşını kaybetmiş kilim perişan
Bizim elin dost vurgunu eksilmez
Hakkı savunacak dilim perişan
Nicedir bağrında analar ağlar
Kimsesizlik akarken gözlerinden
Yaslandığı duvar yakını olmuş
Öksüzlüğü bakarken gözlerinden
Nasipsiz başların saati dolmuş
Yüreğim el kıskacında, gözlerimse buğulu
Kelepçeli yalnızlığım, hasretim gül kokulu
Vuruldu hayallerim gecenin kavgasında
Esir düşmüş duygularım, geleceğim korkulu
Yıllarımla sığınmışım sabahın gölgesine
Maskeli kapıların ardında geçen ömrün
Kürek mahkumuyum ben
Kör, karanlık kuyularda bedelsiz
Aniden tutuşurken üstümde ki yorganım
İnfilakım titretir yeryüzünü
Ay ve Güneş'im dilsiz
Kalbime ok sapladın
Bağrıma közün attın
Yolunda iz bıraktın
Kulak ver nazlı gülüm
Kışı ayazlı gülüm
Kuşatma altında, korkulan yerim
İklimi kurumuş yeşermez gönlüm
Islak duygularla dökülsün terim
Don vurmuş dünyamı, pişemez gönlüm
Kuşlar
Düşlerimde uçarlar, yorulmadan
Yükseklere aşk yükümü taşırlar
Bunca sene garipliğim sorulmadan
İçimde ki göllerim de yaşarlar
Mecnun'um ben, çöl utanır izimden
Leylâ Leylâ taşıdığım sancımsın
Gecelerimin koynunda aradığım
Dur durak bilmeyen yollarıma; hancımsın
Duygularım harman vurup, savurdum yele
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!