Kerem,Aslı kıskansın
Sevgimizin adını
Seher yeli taşısın
Gül kokulu tadını
Leyla'yı hüzün sarsın
Pişmanlık eklenir sevda sözüne
Ağıtlar tutuşur, yaşlar tükenir
Mısralar dökülür aşkın güzüne
Yürekler buz tutar, kışlar tükenir.
Bir kaygı dalgası vurur sahile
Kar düşer düşlerimin en ücra köşesine
Çığlıkları sineme çarpan çiçeklerimdir
Prangalar vurulur yayılan neşesine
Yaprak yaprak dalından kopan çiçeklerimdir
Dağlarımda dumanlar gurbetimi saçıyor
Tutunmak, bunca diken arasından kanatarak elleri
Saflığıyla ömrümün bahçesinden tutunarak gülleri
Yutkunmak, garibanlığını yaşayan sevdakâr gönlüme
Yürüyor, geleceğe doğmak için tutunarak ölüme
Ulular meydanı gurbet ettiler
Vuslata bir kutlu diyar gittiler
Lisân, selâmete çıkar mı bilmem?
Onur burçlarında hak, senettiler
Ben ki sarayının kapısında bekleyen kulum
Titriyorken ellerim, namazgâhadır yolum
Dergâhına uzanırken dileğimi bıraktım
Köleleri âzat için bileğimi bıraktım
Dara düştüm, sarsıntılar ard arda
Kırılgan ruhumu örseler durur
Beyhude bekleme gönlüm firarda
Menzile varmadan sahile vurur
Dağlarımda tipi, boran geçilmez
Bilmem, bu kaçıncı savruluş gecelerin kollarına?
Kaçıncı bekleyişler düşmeli hasretimin yollarına
Arayışımız kaybolurken düş kırıklarının arasında
Bütün kelimeler kahır dolu, yarınlarımızın yasında
Sonbahar mevsimi taksimdir bana
Göçmen kuşlar gibi tedirgin sevdam
Göklerin tercihi efkârdan yana
Sis ve duman gibi belirgin sevdam
Bu çığlık adın mı; yoksa ben miyim?
Kalakaldım yapayalnız
Issız bir sokak ortasında
Aşkam üstü çöker duman
Mor sevdamın vurulma noktasında
Korku dolu bir velvele sardı beni
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!