Mehmet Taş Şiirleri - Şair Mehmet Taş

Mehmet Taş

Gelmedin, mevsimlere yükledin de günahı
Her dileğim boş çıktı, her feryadım beyhude
Kora döndü ruhumu kaplayan kıvılcımlar
Gelişine bir ömür adadım da gelmedin.

Bir çıkmaz sokaktayım, çaresizim yalnızım

Devamını Oku
Mehmet Taş

Gece iner
İner yalnızlık
Can çekişen kaldırımlarına şehrin.
Düşen gözyaşlarına sinen
İçli dualarda ürperir beden.

Devamını Oku
Mehmet Taş

En olmadık zamanlarda esti rüzgar
En olmadık zamanlarda eğildi dal...
Tam buldum derken
Kaybettim neyim varsa sevdiğim...
Önce malım mülküm terk etti diyeceğim
Ama,ne malım oldu şu koca dünyada

Devamını Oku
Mehmet Taş

Günahkâr bir bulutun gözyaşlarıyla ıslandı gece
Dört sağır duvarın arasında
Korkularım
Suçlarım
ve BEN
Yalnızlığın kahrını yudumladık.

Devamını Oku
Mehmet Taş

Bugün de sensiz geçti. Yine tadı yoktu gezdiğim yerlerin. Ne yeşilin yeşilinde buldum huzuru ne de uçuşan kelebeklerin renk cümbüşü kanatlarında. Gerçi hüzün de yoktu sensizliğin kol gezdiği bu yerlerde. Bütün manalarından soyunmuş yalın bir hayattı çevreleyen. Anladım ki yokluğunda seni yaşamak zor olacak. Anladım ki zor olanı yaşamak aşkı büyütecek. Ve yine anladım ki aşk, manası çözülemeyen sözlerde ifade bulacak.
Ne zaman bir şarkı duysam aşktan yana, ya da bir film seyretsem içinde sevda geçen, o an bir duygu kasırgası sarar bütün benliğimi. Yüreğimin başını ince bir sızı sarar. Gözlerim uzaklarda bir noktaya takılır da geçmiş günlerin hatırasıyla avunur ruhum. Dağların tepelerindeki kar yığınlarından beslenen pınarlar gibi sevdanla beslenen ruhum yokluğunda çektiği ıstırabı bir ödül olarak kabullendi. Sensiz yaşamaya mahkûm edildiğim zamanların inadına seni bulduğum zamana minnet duyarım.
İnsan umut ettiği müddetçe yaşarmış. Umut, her gün doğumunda, gün ışıklarıyla dolar odama. Bahçemde yeni açmış bir çiçek, ağacımın dalında minik bir serçe, ya da bilmediğim bir evde beşiğinde uyuyan bebeğin yanağında pembe bir gülümseme olur. Umut, satıcıların çığlıklarında gezinir sensiz sokaklarda. Ya da bir dilencinin minnet dolu bakışlarında süzülür. Umut, sen olduğun için umuttur. Ve gün akşama varmadan maviye boyanır bütün umutlar. Mavi, sen sevdiğin için bütün renklerin ana rengidir.
Sonra bütün beklentilerin en can alıcı yerinde sesin duyulur. Süzme bal şerbeti tadında ılık ılık sarar bütün ruhumu. Her kelime ayrı bir mana yüklenir de, her mana hayatıma şekil verir. Umut etmenin, umutla beklemenin bir doyumsuz ödülüdür duyduğum ses. Zaferden yeni dönen mağrur komutan adına düzenlenen şölenler bu ödülle boy ölçüşemezler. Adına anıtlar dikilen hiç kimse böylesi ödüle layık görülmemiştir. Hiç kimse tatmamıştır benim tattığım zevki.
Gece mavi hayallerle iner şehrin üstüne. Mavi karanlıklarda sen dolarsın odamın yalnızlığına. Bütün eşyalar mahzun bakışlarında ışıltılı çiçeklere döner. Yıldız yıldız gökyüzüne ulaştığında aynı mehtabı seyretmenin iç huzurunu yaşarım. Samanyolu’nda başlayan aşk şarkıları evrenin bütün galaksilerinde adını söyler. Bilirim ki kalp atışlarım sana kadar ulaşır. Bilirsin ki bu nazenin atışlarda yine adın fısıldanır.
Seninle başlayan gece, rüya âleminin maviliğinde yine seninle devam eder. Avuçlarının sıcaklığı sarar bedenimi. Binlerce volkan birden hayata geçer. Sarhoşluğun beni benden alırda yalnız ikimiz için yaratılmış bir dünyaya sürükler.

Devamını Oku
Mehmet Taş

Kalmadı beklemeye tahammülüm. Yıldızsız gecelerde sensizliğe söylenen şarkılar bile dilsiz. Tadı kalmadı sensizliğe yorumlu rüyaların. Gelmeyeceksin artık biliyorum. Biliyorum vakit çok geç. Kaç tren sensiz geçti bu istasyondan. Kaç gemi bekledim gözlerim ufuk çizgisinde asılı. Hasret yorgunuyum ey sevgili. Dudaklarımda eski bir türkünün solgun bir parçası kalmış. Şimdi o türküyü söylüyorum başı dumanlı, ardıç kokulu dağlara. Göçmen kuşlar da gitti. Yağmur da taşımaz bulutlar. Sana nasıl iletirim çaresizliğimi.
Kalmadı beklemeye tahammülüm. Zaman çare olmuyor yalnızlığıma. Bir üveyik kuşu uçsa uzaktan, bir kelebek konsa bir çiçeğe içimde bir şeyler uyanır. Baharsı gülüşlerin gelir aklıma.
Serde erkeklik var ya, ağlasa da bütün hasret çekenler, ben ağlayamam. Bir çoban çeşmesine anlatırım sensizliğimi. Bir dağ kırlangıcına. Ağlamak isteyip de ağlayamamak zehir olur da işler içime.
Kalmadı beklemeye tahammülüm. Ya sen gel ey sevgili ya da ölüm…

Devamını Oku
Mehmet Taş

Günleri günlere ekledim yine.Sığındım takvimlerin merhametine...Saat vefasız,gün vefasız..Çarmıha gerer her geçen gün gönlümü..Geceler uzadıkça uzar,günler geçmek bilmez...Uzar geleceğin saatler.Postacının yollarını gözleyen müebbet mahkum çaresizliğinde yetim duygular dolar benliğime...Sensizliği solumak kalır geriye.
Bilirim çaresizsin,bilirim sen de ben kadar öksüzsün saatlerin hoyratlığında.Nasıl sensizliği solumak zehir solumak kadar ağır geliyorsa bana,sen de her nefeste boğulacak gibi oluyorsun.Bunu bilmek için illa da falcı olmam gerekmez ki..Çünkü ben sen olmuşum,sen de ben...
Bir telefon zilinin ardında aramak umudu...Bir postacının ağır ağır yürüyüşünde...Bir rüzgarın serinliğinde,ya da yağışında yağmurların...Senden haber getirir umuduyla kuşları beklemek açılan pencerelerin önünde. Bazen kararan bulutlara takılıp ufukların ötelerinde bir yerlere koşmak..Bir gül olup açmak için sevgilinin koynunda...
Umutsuzluğun koynunda uyuyorum...Hayallerimin en can alıcı yerlerinde sen oluyorsun...Rüyalarımın en tatlı yerlerinde yine sen.Her doğan güne senle merhaba diyor,senle uğurluyorum batan güneşi...Yıldızlarda gözlerini arıyorum...Sabahların geç olduğu gecelerde beni düşünüyor musun? Uykunun gelmediği yerde sen dolduruyorsun bütün benliğimi,sıcaklığını taşıyorum içimde...Sen...Sen bensiz gecelerde üşüyor musun.?
Bütün şarkılarda seni dinliyor insanlar...Herkesin dudağında türküsün...Bir ben anlıyorum ne kadar hasret yüklü olduğunu nağmelerin.’’Geceyi sana yazdım’’biliyor musun?
Beni anlıyor musun?

Devamını Oku
Mehmet Taş

Bu son mektubum. Artık yazmamaya karar verdim. Sözlerin manasını yitirdiği yerde kalemin gözyaşı dökmesine gerek kalmadı. Seni sana bırakıyorum. Seni, vefasızlığın sığlığında yapayalnız bırakarak gidiyorum bu şehirden. İçin rahat edecek mi bilemem. Bensiz bu şehir üstüne üstüne gelecek mi, baktığın yerlerde yalnızca benim yüzümü görüp, beni duyarak nasıl yaşayacaksın onu da bilemem.
Ben sensizliği hep öyle yaşamıştım.
Gidiyorum. Yüreğimde bir avuç ateşle gidiyorum. Biliyorum, etrafım buzdağlarıyla örülüyken içim kavrulacak. Gittiğim yerlerde de sen olacaksın. Ağlayan çocuklar sana koşacak, sana sığınacak fırtınaya tutulmuş bütün gemiler. En karanlık gecelerde sen olacaksın umut diye parıldayan ışık. Ama ben olmayacağım artık bu şehirde. Bana verdiğin cezayı başkalarına da veremeyecek ve kendi işkencende kıvranacaksın.
Sana beddua etmeyeceğim. Sana hoşça kal da demeyeceğim.
Seni boş bir çerçeveye mahkûm ediyorum. Aynaların sisli görüntülerinde sadece yüreğindeki sevgisizliği seyredeceksin. Yürüdüğün bütün sokaklar çıkmaza varacak. Bütün tebessümler kuruyacak dudaklarında da bir yudum sevgi dilenen meczup biri olup çıkacaksın.

Devamını Oku
Mehmet Taş

Bu kaçıncı kalem kırdığım, yırttığım kaçıncı kâğıt. Sözler düşmeden dudağımdan, dökülmeden kelimeler kâğıda usandım sana sensizliği anlatmaktan. Usandım düşlerimin yorumsuzluğundan. Ya gelmelisin artık, ya da gel demelisin. Ya var olmalısın, ya da var oldurmalısın.
Hep hasret olacaksa aşkın iz düşümü, ben yanacaksam, ben çekeceksem bütün kahırları, benim gecelerim iç çekişlere gebeyse, ben yenilmiş sayılacaksam bütün oyunların sonunda neye yarayacak aşk?
Bu son mektup bilmelisin. Son kırılışı kalemin, kâğıdın son yırtılışı. Gül koparsa solar, dal koparsa kurur.
Ya ben!

Devamını Oku
Mehmet Taş

Varlığında can bulduğum merhaba. Yine can çekişiyor aydınlıklar. Gece devralmaya başladı nöbetini. İnce bir sızı gibi girdi sensizlik her gece biraz daha yabancılaşan odama. Duvarlara anlattığım öykülerde hep sen oluyorsun. Sen oluyorsun rüyalarımda yalnızlığımı paylaşan. Yıldızlara okuduğum şiirler birer birer göktaşı olup dökülmeye başladılar. Belli ki çekemez oldu gökyüzü hasretin bunca ağırlığını. Susuzluğumdan gayrı sıkıntım yok şimdilerde. Susuzluğumsa hepten senden yana.
Sayılı günler tez geçer diyorlar ya, yalanmış teselliye varan bu sözler. Geçmiyor, geçmiyor takvimlerin hoyratlığı
Sensizlik tez geçsin diye dilekler diliyorum. Mum yakmak bana göre değil biliyorsun. Ondandır yatırlara gitmeyişim. Ağaçlara çaput bağlayıp, gözyaşımı kristal şişelerde saklamayışım ondan.
Dertler paylaşıldıkça azalırmış. Paylaşmak istemeyişim senden gelen dertlere aşina oluşumdandır.
Yine paylaşıldı varlığı alemin. Tapu kayıtlarına düşmedi adımız. Tamı tamına hasretin kaldı bana. Bir sen, bir ben, bir de senden kalan ince bir sızı…
Var olasın ey sevgili.

Devamını Oku