Paralel yapıyla, yelle gelmişti,
Zat-ı Muhteremim hatırlamıyor…
Kınalı kuzuma kelle demişti,
Zat-ı Muhteremim hatırlamıyor…
Rejime küsmüşüm barışmam dedi,
Mizanı olur mu cahil işinin,
Adalet beklemek hayal değil mi?
Kendine saygısı yoksa kişinin,
Asalet beklemek hayal değil mi?
Kırk akıl, kırk fikir durmaz yerinde,
Malın-mülkün, hısım-akraban mıdır?
Hangisi kalıcı, hangisi dostun?
Yerin-yurdun, yoksa maraban mıdır?
Hangisi kalıcı, hangisi dostun?
Çelikten yapılsa göğüs kafesin,
İster yerden gelsin isterse gökten,
Ne gelirse gelsin hepsi Hak’tandır!
İster dalın kessin isterse kökten,
Ne keserse kessin hepsi Hak’tandır!
Kullar bala banar diller açılır,
Yastık altı ne varsa bozdur diyor ya usta,
On yedi, yirmi beşi yeniden hatırladık…
Metelik kalmadı cepte, cüzdanlar kara yasta,
Aynı emri duyunca yerimizden fırladık!
On yedi, yirmi beşte hepsini sıfırladık…
Mızrağı çuvala sığar mı sandın
İlminizle kopil hükümran olmuş…
Boşuna sakladın, boşuna kandın
Aklınızla katil hükümran olmuş…
Mızrak o çuvala sığmıyor artık,
Kusuru kendinde görmeyen kişi,
Kendi ayıbını bir hüner sanır…
Kimseye günahın vermeyen kişi,
Komşu düğününde kabını tanır!
Kendi ayıbını bir hüner sanır…
Yeşilin her tonu güler yüzüne,
Köyümün toprağı, dokusu başka...
Çiçek, çiçek donu giyer özüne
Köyümün yaprağı, kokusu başka...
Hüseyin Ağa’nın kurduğu köyüm,
Henüz lafın demeden neden, niçin sormayıp,
Su-i zanla yıkmadan hüsnü zanda bulun sen!
Sana lazım değilken kuş beynini yormayıp,
Su-i zanla yıkmadan hüsnü zanda bulun sen!
Beynime mi girmiştin fırtınalar eserken,
Böbürlenip kendin beğen,
Kibrin sonu hüsran, hüsran!
Mühürlenip boyun eğen,
Kulun sonu hüsran, hüsran!
Unutma ki yalan zahir,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!