Erciyes dağından Konya’ya doğru,
Karları taşırım bir rüzgâr olsam.
Her sabah yolumu beklerken Ağrı,
Yollara düşerim bir rüzgâr olsam.
Marmara üstünden semaya çıkar,
Beni yıllar önce unuttun amma,
Her gün andığımdan haberin var mı?
Mutluluk müjdesi umuttun amma,
Derde kandığımdan haberin var mı?
Nereye gittinse sürdüm izini,
Sana öküz diyemem öküzler isyan eder,
Uyuz tazı diyemem itin gücüne gider.
Beynini depo yapmış göbeğinin haznesi,
Maskara sahnesinde oynarsın keyfe keder.
Mevlana’nın ünlü sözü; ‘’Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım, adam mı diye.’’ Benim de her kitap için yazacağım bir iki satır vardır. Ancak önce bakarım. Kitap kitap mı? Sonra da bakarım. Yazan edebiyatçı mı?
Sayın Mustafa Ceylan ‘’Öldürülen 101 Şair’’ serisini uzun zamandır net ortamından bölümler halinde yayınlıyordu. Okuduklarım oldu. Kaçırdıklarım oldu. Yakın zamanda bir gün Antalya’dan bir kargo geldi ve açtığımda içinden üç kitap çıktı;
Ceylan Hocamızın ‘’Öldürülen 101 Şair,’’ Harun Yiğit’in’’Vatandaş Osman ve Duy Yunus Emre’’ kitapları. Her biri birbirinden değerli bu kitapları bir tek yazıya sığdırmak mümkün değil. Bu yazımın konusu sadece Mustafa Ceylan ve Öldürülen 101 Şair.
Öldürülen 101 Şair Türk Edebiyatında seçkin yerini alacak değerli bir kitaptır. Sayın Ceylan da gerçek bir edebiyat ustasıdır.
Şairler ve edebiyatçılarla ilgili olarak kendime özgü değerlendirmelerim var. Bir edebiyatçı en başta derviş ruhlu ve mütevazi olmalı. Kendini aşmış olmalı. Kanadı yokken uça uça atmosferden dışarı çıkmaya çalışmamalı. Bilgili, donanımlı olmalı. Söylediği veya yazdığı konularda yeterli bilgi ve beceriye sahip olmalıdır. Sayın Ceylan’da bunların tamamı ziyadesiyle mevcut. Mustafa Ceylan’ı tanıtmadan kitabı tanıtmanın zor olacağını düşündüğümden tanıtıma devam ediyorum.
Hepiniz bilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu döneminde akıncılar vardı. Akıncılar sınır ötesinde fethedilmeye aday ülkelere akınlar düzenler, akın yaptıkları ülkeler hakkında gerekli bilgileri toplayarak padişaha iletirlerdi. Akıncılardan hiç biri kendi çıkarı için çalışmazdı. Tek amaçları vardı. Osmanlı’yı yüceltmek ve gücünü göstermek. Mustafa Ceylan da bir edebiyat akıncısıdır. Edebiyat alanında keşfedilmemiş yerlere akınlar düzenler, akınlarda topladığı bilgileri bazen net ortamından, bazen de kitaplaştırarak paylaşır. Amacı edebiyata gereken değeri vermek ve edepli edebiyatın gücünü gözler önüne sermektir.
Kadersiz gelmişim yalan dünyaya,
Mahzun gideceğim senin sayende.
Atımı öldürdün çöllerde yaya,
Feryat edeceğim senin sayende.
Vefasız gözlerin güldü halime,
Bu kadar yakına geldiğin halde,
Uğrayıp halimi sormadan gittin.
Hasret sermayesi birikti elde,
Muhabbet faizi vermeden gittin.
Göğsümde yaralar yüreğim yetim,
Günün batışına yan yana baktık,
Sen büyü topladın ben gamı aldım.
Birlikte hırsızlık yapmaya çıktık,
Sen mutluluk çaldın ben hüzün çaldım.
Elveda deyince şöhrete şana,
Seni uzak diyarlarda,
Bulduğumu unutmuşsun.
Çağırınca kışta karda,
Geldiğimi unutmuşsun.
Yollarında gurbet elin,
Cehennem ateşi nelere kadir,
Elini göğsüme sür de anlarsın.
Yanardağ ağzında yaşamak nedir,
Yaktığı yerleri gör de anlarsın.
Çıktığım yollarda sevdadan kalan,
Mahallede hırsızların elinden,
Nöbetteyik yatamıyok müdür bey.
Tabancayı çıkarıyo belinden,
Korkumuzdan tutamıyok müdür bey.
Karşı evde dul bir kadın oturur,
ömrünüzün her döneminde beklediğiniz tüm güzel sözcükleri duymanız dileğiyle..
ömrünüzün her döneminde beklediğiniz tüm güzel sözcükleri duymanız dileğiyle..
üstad yüreğine kalemine sağlık çok güzel bir şiirdi.