Ak kaşıktan daha ak sütten daha beyazsın
Fildişinden yapılmış saraya benziyorsun
Bırak neyler inlesin şairler seni yazsın
Şöhreti “Türkan Sultan” Şoray'a benziyorsun
Gözün üzüm siyahı dişlerinse kehribar
Senin umutların vardı elimde
Düşünce yerlere, getiremedim
Anacığım derken yandı dilim de
Harfi kelimeye yetiremedim.
Domur domur ter olurdu yüzünde
İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn.*
Tüm Türk dünyasına mal olmuş, benim ve benim gibi nice şairlerin üzerinde hakkı ve emeği olan bu gönüller sultanına içimden geldiği gibi yazmak istedim. Yer yer üstadın şiirlerinden de alıntı yaparak yazdığım bu şiiri üstadın aziz ruhuna rahmet dileklerimle ithaf ediyorum.
Haktı Karakoç
–Abdurrahim Karakoç'un anısına ithaf–
Her mevsim her saat her gün her hafta
Ay saklıyor süre türkülerimiz
Cephede camide en ön ilk safta
Say saklıyor sıra türkülerimiz
Aşk deyince kalem elden düşürür
Kaybettim benliği aşkın şehrinde
Kimseye kendimi soramıyorum
Bir kırık gemiyim sevda nehrinde
Dalgaya tutuldum varamıyorum
Akıl ile izah olmaz işlerim
Ergenekon davasını bitirdik
Ötüken ilinin ovası kaldı
Global dünyada yönü yitirdik
Köroğlu Ayvaz’ın havası kaldı
Karpuz kavun ektik kelek topladık
Kahramanmaraş’ta ikamet etmekte olan, Türk şiirinin beyaz kartalı, hemşerimiz Bahattin Karakoç, 25 Ağustos’ta yaptığımız piknik sonrası, bizlerle vedalaşırken “Çocuklar, buraya bir daha geleceğim! ..” demişti. Biz de bu sözünü bir müjde olarak algılamış ve o günü, kulağımız seste, iple çeker ol-muştuk.
25 Ekim’de (Perşembe) başlayan Kurban bayramında, bayramlaşmak üzere telefon açmıştık. Hal hatırdan sonra, Bahattin ağabey, Haşim Kalender’in Hurman çayının üstünde bulunan, oda büyüklüğünde ve yerden iki metre yüksekliğindeki oturma yeri-ni/haymasını kast ederek, “Bu pazartesi geliyorum o leylek yuvasına… Kış bastırmadan, o havayı bir daha ciğerlerime çekmem lazım…” dediler. Beklediğimiz muştuyu almıştık; ama bu arada, hava nasıl olacak, ya soğuk olur da misafirimizi üşütürsek diye de kaygılanmadık desek yalan olur.
***
Sekizi yirmi geçe Maraş’tan çıktıklarını Yasin Mortaş’la yaptığımız telefon görüşmesinden öğren-dik. Çalıştığımız gece vardiyasından Haşim Kalender’le birlikte çıkmıştık. Yaptığımız istişare sonucu, ben doğruca, Tanır’da Marabuz istikametine beş km daha giderek varılan sakaya giderken, Haşim de, Afşin üstünden dolanarak piknik için gerekli malze-meyi alacak; sonra misafirlerin gelmelerini bekleye-cektik.
Öyle de oldu. Ben erken vardığım sakada ön hazırlıkları yaparken Haşim, iki oğlu Hacı ile Ömer de beraberinde olduğu halde geldi. Ora-bura derken, kulağımıza çalınan sesler misafirlerin geldiklerini işaret ediyordu. Haşim aceleyle kalktı ve “Bahattin abiyi, bir Hurman gezisi yaptırıp öyle getireyim” diyerek yanımızdan ayrıldı. Haşim’in, henüz gelmiş konukları, çevreyi dolaştırmak amacıyla bizden uzaklaştırdığı, arabanın giderek zayıflayan sesinden anlaşılıyordu.
Misafirlerden, bulunduğum yere gelen Tanırlı Bünyamin Bozkurt, kahvaltı yapmadan yola çıktıklarından, hazırlayacağım kahvaltıya yardım etmek için geride kaldığını söyleyerek işe koyuldu; bir taraftan da hoş-beş ediyorduk.
Dört mevsim kar olur ulu başınız
Seven her zorluğu aşar mı dağlar
Nasıl geçer baharınız kışınız
Her dertli derdini deşer mi dağlar
Dede Korkut Oğuz boyu soyladı
Mızrapla başlarken sazda hareket
Dağda ferman kokar türkülerimiz
Destede raks eder rahmet bereket
Hasat harman kokar türkülerimiz
Esvaplar bavulda basılı kalır
Teşekkürler
Gönüle has gönülden sözler begeniyle okudum üstad tebrikler gönül dolusu selamlar
Gönüle has gönülden sözler begeniyle okudum üstad tebrikler gönül dolusu selamlar