Düşüncelerime ipotek koyduğundan beri
Hakkımda ileri geri konuştuğundan beri
Kendince bana bir dünya biçtiğinden beri
Seni anlıyorum, beni anlamadığından beri
Bir akıl çizdin bana aklımdan öte
Yetişkinliği yaşamak istiyordum
Adını koyduğum hayatın içinden
Şüphe duyduğum her şeyden vazgeçtim
Artık kesin inançlarım vardı yaşamda
Mecbur değildim yalanlara inanmaya
Oyun değil hayat doğduk işte
Nerede, ne zaman önemsizce
Bir baba, bir ana küçük ailede
En güzel sevgiyi bulduk işte
Şekilden öte duygular içinde
Hani bak çağlar yalandan azade kalmış mı?
Aklına esen erkini yalanla sağlamamış mı?
Yeni yetmeler yetmez eskiden ne varsa
Alır başını gider yalan üzerine iktidarla
Tarih şanlıdır geçmişine övgü yağdırılan
Istırap, acı, kan, gözyaşıdır geriye kalan
Devri daimdir zaman gerçeğime
Ün salmışlar geçmişten geleceğe
Niceleri gelip geçti geldik güne
Gün benim, yaşam benim, an benim
Eskiler geride kaldı kendi kendinin
Damlayı düşürdüm
Yağmur bulutundan
Çorak topraklara
Tohuma merhaba
Dedi küçük damla
Hayata başladığımda
Hiçbir şey bilmiyordum
Ailemde, çevrede, okulda
Çok şey öğreniyordum
Okumak, kariyer yapmak
Bir türlü aklım ermez
Şu yönetenlerin işine
Korkuları vardır,
Halk isyan edecek diye! ..
Mahkeme salonu hâkimin arkasındaki pencereden hafif süzülen ışıkla aydınlanıyordu. Süzülen ışık salona yetmiyordu. Işığın değmediği yerler yeteri kadar aydınlık değildi. Genel görünüş loşluktu. Salondaki loşluğa havasızlık da eklenmişti. Sanık sandalyesine oturmuş olanları düşünüyordum. Cezaevine gelişim, cezaevinde yaşadıklarım hızlıca gözümün önünden akıp gidiyordu. Cezaevine girişimden bu yana mahkemeye ilk defa karılmıştım. Aradan aylar geçmişti. Unuttum. Belki sekiz, belki on ay. Neredeyse bir yıl olacaktı. Bahar gelmişti. Bir yaz günü ayrıldığım köyümü çok özlemiştim. Sesleri kulaklarımda çınlayan talebelerim burnumda tütüyordu. Keratalar ne çok yaramazlardı. Onları disiplin altına almak çok zordu. Olsun, ben hayırlı bir iş yapıyordum. Çocuklara Kur’an öğreterek sevap işliyordum.
Salona uzun boylu, kilolu, kumral, suratı sinekkaydı taraşlı biri giriyordu. Tepemdeki adam beni ayağa kaldırdı. Daha önceden sol taraftaki kürsüde oturan, cübbeli biri vardı. Onu hâkim zannediyordum. Meğer o hâkim değilmiş. Beni ayağa kaldıran adam “hâkim geliyor” demişti. Demek ki, şimdi içeriye giren hâkimdi. Kürsüye oturdu, bana bakmaya başladı. Oturuşu, bakışı, etkiliydi. Kendine güvenen, salonun hâkimi olduğunu belli eden tavrı vardı. Önündeki dosyayı, açarak göz gezdirdi. Elindeki kalemiyle dosyadaki bazı yerlere işaret koydu. Dikkatle izliyordum. Hiç mahkeme görmediğim için merak ediyordum. Bir taraftan hâkimin beni tahliye etmemesi için dua ediyordum. Dosyadaki incelemesini bitiren hâkim yüksek, tok, emredici bir sesle,
- Adın
- Yusuf Taş
mesaj antoloji..bölümüm kilitlendi,lütfen yardım,mesaj yazamıyor ve okuyamıyorum
Güzel bir şiir sabaha merhabaderken okuduğum,yüreğinize sağlık sevgili şair,saygıyla...
Güzel bir şiir sabaha merhabaderken okuduğum,yüreğinize sağlık sevgili şair,saygıyla...