O günler gölge oyunuydu yaşandı ve bitti
Sazlar sustu söyleyenler sessizce gitti.
Sahne aşınan zaman perde hayaldi
Anılar takvim yaprağı gibi birer birer uçup bitti.
......
Kaldıysa eğer şimdilerde o günlerden
Bazan bahar kadar canlı gözlerin
Baktıkça gözlerime
İçim pembe gönlüm pembe açıyor
Bazan yağmur bulutu oluyor
Doluyor ya gözlerin
Hüznün sel olup yüreğime akıyor
ne cümbüşün nede udun sesine benziyor
olsa olsa bu ses yaylı tamburdandır
içimde bir hüzün bu acılar niye büyüyor
hazanla yüzleştim sebebi ahındandır
şimdi yorgunum hastayım biraz
söyleyen gitti çalan sükuta erdi mızrap mahzun
Ne zaman hüzünlensem
Dolar gözlerim ağlarım.
Harabeye çevirir beni
İçimdeki fırtınalarım.
Öyle bakmayın ben buyum.
Değişemem değişsem de
Sarı saçlı ipek kızın
Bir elinde ısırdığı yarım elma
Diğer elinde yassı çakıl taşı
Bak bu taş kaplumbağaya benziyor diyor
Belli ki okuldan yeni gelmiş oyun istiyor
Çıkartıyorum cep kameramı
beyaz kanatlı bir melek dünyaya inip
bizi kır çiçekleri arasına bırakmış
uzun bacaklı bir leylek ise
takmış gagasını kundağımıza
oda bacasından içeri atıp gitmiş
bize öyle anlattılar bizde inandık
vedalıyım beni üzen enlere
huzursuzluk verenlere
akıl verip kaçanlara vedalıyım
aksiliklerime huysuzluklarıma
dönem dönem küsmelerime
vedalıyım içimi alt üst eden
iki ucundan duvara asılı
kara bezden bir fon
önünde çarpma iskemle
iskemleye ilişmiş bir çocuk
fotoğrafçı melankolik
birazda sergüzeşt
Her an işlemekte yarama bilde
Sevgiye muhtacım bu gurbet elde
Yeşeren bir dal yok şu yanan çölde
Mihnetle dünyayı gezen yolcuyum
Yolcuyum yoluma indi harami
Arpa seni arpa seni
Ürüzgarlar çarpa seni
Ben toplarım dişin tırnak
Anam verir turpa seni
Şair Mehmet Çiçek
evime gazadan dönen kumandan edasıyla
eğerli ata binermişçesine bindim gelen taksiye
gözlerimi sır kapısından su gibi akan yola çevirdim.
Yolun açık kalemin keskin olsun olsun arkadaş