Kader dedim aldı vurdu yerlere
Düzen verdim sazımdaki tellere
Başı açık yalın ayak yerlere
Bastığın yola basmaz olaydım
Seher vakti yıldız doğdu karşıdan
Beyaz tene siyah tüller
Açmış yanağında güller
Duyan kınar bizi eller
Tenhalara gel sevgilim
Acep nedir senin adın
Çıkmadı bir zaman günüm buluttan
Darıldım da gittim doğduğum yurttan
Ne farkım varmış yeşeren ottan
Orakla o otu ah yolabilsem
Ne olur ben de biraz gülebilsem
her ayrılışın ardından bir daha
dönecekmiş gibi gitmelisin
içinde dönmek varken
hiç dönmeyecekmişsin gibi
inadına gözlerime bakarak
yalan söylememelisin
kokun bir de güzelliğine hasret
kızıl zambak nilüfer daha nicelerini
seni koklarcasına kokladım
inan senin gibi kokmadılar
sanki gönül koymuş kıskanmışlardı
amber paçuli mimoza absolesini
geleceği umutla beklerken
hayallerle aldatıldın mı hiç
yüreğin alev alev yandı da
acısı içini dağladımı hiç
yuvadan atılmış kuş gibi
boynu bükük kaldınmı hiç
göz açıp kapamaya geçer zaman
bir an duracakmış gibi olur
zannedilir ki vakit tamam
bir çare aranır kahrolunur
eyvah, ne etmeli de
kaldığı yerden başlatmalı derken
o eller benim için uzanmıştı derken
yıllar sende de yavaş yavaş tükenecek
………..
yağmurun beklendiği kasvetli bir günde
saçları ağarmış yaşam yorgunu olarak
tekerlekli sandalyende salınırken
gönül bu uzaklara gitmek ister
hüzünle anıları unutup
umutların meltem olup
huzur esmesini ister.
hasret yangınını söndürmek
kimsenin olmadığı i düşler.
Yol çizgilerini kovalarcasına zamanla yarıştık
Ömür tükendi yollar tükenmedi.
Ne yokuşlar devirdik ne virajlar döndük,
Geçip gitmek çabuk tükenmek için
Hemzemin geçitlerde bekletilmedik.
Hiç yüksüz olmadık bazen keder
evime gazadan dönen kumandan edasıyla
eğerli ata binermişçesine bindim gelen taksiye
gözlerimi sır kapısından su gibi akan yola çevirdim.
Yolun açık kalemin keskin olsun olsun arkadaş