Ne zaman hatırlatsa seni bana
herhangi bir yaşanmışlık
Bir gül bahçesine dönüyor yüzüm
Sen henüz bir ezgiye yazılmamış söz gibi
ürkek bir güvercinin
Mavi bir göle böldüm yüreğimi
Dingin yeşile
yosuna sermişti diplerini
Ben doluydum
döktüm gözlerimin ferini
Ben sana bakınca
sen şiir kokuyorsun
Uçurumdan yuvarlanan
çakıl taşları telaşında
her kelimeni zor bir yamacın
tepesinden toplayıp geliyorum
Çok kızıyorum sana
Çünkü seni çok seviyorum
diye bir mazeretim olmadı hiç
Ne zaman kızgınlıkla
bir araya gelse adın
Az önce en yakın arkadaşıyla
küsmek için uzatınca minicik boyunu
Göğünü kanatsız bıraktı
bütün serçeler
Serçeler parmaktan gidince
Gözlerin benim en sevdiğim şehirdir
Gözlerin bir zamanlar bakıp
gönüllü girdiğim
dipsiz kuyumdur..
Uzun uzun dinliyorum
sessizliği gözlerinde
Gözlerinde hazan var
sonra bahar
sonra bir bakıyorum
kaynağına sığmayan taşkın bir nehir
Sessiz sedasız bir yerlerde
yüreğimdeki çığlığa büyütmekteyken
duru beyaz düşlerini
sarıldı minicik elleriyle
boşlukta savrulan
isimsiz hikayeme..
Ah tek kanatlı pencerem
Sen boşluğa baktığımı sanıyorsun
Ben ayaklanmış yüreğimle
Devri alem dolaşıp geliyorum..
Sen ki sol yanına
bir ömrü böldüğüm çocuk
Parmak uçlarının kıyısında
haylaz sevinçler çoğalttığım
Omuzlarının yamaçlarında
mavinin seyrine daldığım
Kezban hanım şiirleriniz çok güzel. Yüreğine sağlık.