Ah yalnızlık
İçimdeki çok sesli koronun
ezgiden,ezgiye akıp çoğaldığı
eşsiz ruh hali..
Ne kudretli görünürler oysa
Kayaların kırgınlığı değilmidir
dalgaların panikle
kıyıya savurduğu kumlar..
Üstat gökkuşağını
yedi renge boyadı
yorgun düştü
ve uyudu
Çaktırmadan aldım fırçasını
Büyümeye başladığımı hissettiğim zamanlarda
çok özlüyorum babamı
Hele de yüzündeki o hiç büyümeyen
afacan çocuk ifadesini
Bu aralar daha çok türkü dinlemeye başladım
Geçmez deme
Geçer
Ard arda sıralanmış vagonlar gibi
hasreti omuzlamış gövdenden
taşıp geçer zaman..
Bir sevdaya çokmu dersiniz
bir çift yürek
Haklısınız aşkla yoğrulunca
olmalı tek yürek..
Birde sen olsan
varlığına sevinçlerimi yazdığım
Cümlelerin arasında
nasıl özgün
özgür boy verdiğini görsen..
Çocuktum
Bütün zamanları
Yağmurda yıkayıp
Güneşte sarartan
bir zamansızlıkta
Eskimiş bir araba lastiğinin içinde
Bütün gece yağan yağmurdan sonra bulutlar yükünü bırakmanın verdiği hafiflikle gökyüzünde savrulurken, güneş henüz uyku mahmuru bir çocuk gibi nazlanarak bir bulutun arkasından görünüp tekrar kayboldu.
Sabahın doğaya ait bu saatinde uyku arasında bile olsa terasa ve çatıya konan kuş cıvıltılarını ağaçlarında hışırdayan yapraklarında gezinen rüzgarı, boş sokaklarda çöp kutularına dadanan kedilerin haylazlığını ve denizin dilsiz mavisinin sesini duyarım.
Yeni başlayan güne ve kendini yenileyen tekrara gönüllü akışlarını düşünür, düşünmekle kalmayıp bunun bir parçası olduğuma inanırım, ve duygumla gizliden gizliye gurur duyarım. Bu yüzden hiç kol saati merakım olmadı nedenini bilmediğim bir reddediş benimki.
Az sonra güneş mahmurluğunu üzerinden atmış, sarı sıcak bir edayla gezinmeye başlamıştı bile.
Büyük bir bahçe içinde yeşile sarınmış renklere dokundu önce.
Kezban hanım şiirleriniz çok güzel. Yüreğine sağlık.