Durup durup kapımı tıklatan
pencereden yansıyıp kaybolan
hem aşina
hem yaban
Hem gelip hem kaçan
Ne zaman bir uçurum kenarı yanlızlığı
dolaşsa ayaklarıma
Toprağa düşen bir tohum edasında
Zarif boynunu
dirençle ufka uzatan
Sen şimdi
Bir bardak çayın buharıyla
geniş düzlüklerime
coşkulu yağmurlar yağdırıp
açma ihtimali olmayan
bütün renklere tual oluyorsun ya
Bende vakit kalmaya uzak
gitmeye yakın.
Ne söyleyecek sözüm
nede yürek sızım.
Hiç bir şey bağlamaz artık
Dingin sessizliğinde
bütün zamanlara taşmış bilgeliğiyle
Sakladığı çocukça düşlerimi seriyordu
sarı sıcak rüzgarlara
Dokunsam
Suskunluğa yordum
Beyaz güvercinin dinmeyen çığlıklarını
Minik yüreği korkudan çatlayana kadar
sınanan zarif titrek nefesini
Gölgeleyemez ölüm
Yazının sözün bittiği yerde
orda bir yerlerdesin
Tarifin anlatımın mümkün değil
Bazen kirpiklerimin arasına
gizlendiğini düşünüyorum
Sevinçlerim saklanmış bugün
Elma dersem çık
Armut dersem kal
Saklandıkları yerleri biliyorum aslında
Her birini elimle koymuş gibi
Üzerine uykumu serdiğim
mavi atlas'ım
Şiir kokuyor bu gece
Açık pencereden yüzümü yoklayan rüzgar
Bir dizede boy veren özlem
İncir ağaçlarının en tepesinde
Kuşların ince bir titreyişle
tırtıkladıkları incirlerle
sarıp sakladım
Parmak uçlarımdaki
minik sevinç çizgilerini
Kezban hanım şiirleriniz çok güzel. Yüreğine sağlık.