Tutunamayan Şair, o ben oluyorum...
Ahvalim sabit kayalar gibi
Bu kalabalıkta
Seni yalnız ben görebiliyorum
Ömrüm sakil
Verimsiz topraklar gibidir
Taşıyamazsa kokunu
Kış geliyor sevgilim
Mevsimin ilk kar taneleri
Titreyerek ellerinden düşüyor
Sıcaklığına yenilen buz dağları gibi
Eriyip eriyip yeni bir döngüye giriyorlar
Göğün katmanlarında burgaçlar yaratarak
Gölgeli sulardan geçmişsin
Ağrısız dertlerinle
Hüzünlü bir kıyama durmuşsun
Bir girdaptır bu dünya
Taa derinlerden sesleniyorum sana
Boğulmuş günlerimle
Bu hücrede bekliyorum umarsızca
Kayalaşmış duvarlar dikiliyor önüme
Geçmişi olmayan ölüleri düşünüyorum
Seni düşünüyorum lacivert bir çöl gecesinde
Seni tanımadan geçen
Her tanımlı zaman diliminde
Bir kez gülmüşsün
Sevincim yaylalara taşınmış
Bir kez üşümüşsün
Okları ve mızrakları
Yanardağ ateşinde tutuşturulmuş
Kalabalık bir ordu toplamışım
Ben şimdi
Ölümü yol kenarında bekleyen
Bu sessiz köpeğin başında
Yaşımı kabul etmenin rahatlığıyla
Aklımda bazı anıların
Çıkmaz sokaklarda son bulmasıyla
Münadiler ilk kez bu kadar kasvetliler
Ağızlarından top top alevler fışkırıyor
Avuç avuç su taşıyanlar oldu ocaklara
Kaskatı haberler taşındı
Dağların bu yüzüne ve öteki yüzüne
Gözleri yalım yalım ürperen, Efulim
Senin dünyanda ağaçların yaprakları şeffaftır
Gölgeler bu iklimde kanatlanmıştır
Senin baktığın yerde
Bütün hatıralar
Eski bir sandıkta saklanır
Yeryüzüne yeraltı sularıyla taşınır
Resimlerle gelmişti kadın
Kiminde bir yudum çayla bakıyordu
Kiminde hasır bir sandalyeden
Gözleri neden bu kadar derin?
Vardır, vardır elbet bir sebebi
Bir tebessüm
Bir uçurum gibi boşluğa açılan kapıdayım
Sana söylemem gereken
Öyle cümleler hazırladım ki
Bir beyaz kağıda emanet edemiyorum
Söylesem kalbim tutuşacak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!