Yüce dağ başına kar olup yağdım,
Rüzgâr olup Düldül ile yarıştım.
Âdem olup yerlere saçıldım,
Mûsâ'ya Hârûn oldum da geldim.
Baykuş oldum vîrâneler dolaştım,
Boynumda taşıyorum yalnızlığı,
bir ömür süren bir saat gibi.
Her saniye,
geçen bir an değil sadece,
bir ağırlık çöküyor omuzlarıma.
Gecenin sessizliği
Dünya yaratılırken koptu kıyamet,
Bir başlangıç, bir son, iç içe girmiş.
Zerrelerden evrene yükselen feryat,
Hem doğum sancısı, hem ölüm sesi.
Gökler yarılırken, yıldızlar düşer,
Yâr bağına girsem ne olur,
Gonca gülün dersem ne olur?
İnce belin sarsam ne olur,
Beni dert bağına bağban ettiler.
Meyhaneye dalsam ne olur,
Bir gece ansızın yâr geldi akla,
Zâhir" dedi beni, "bâtın"da sakla!
Şimşek çaktı cana, düştüm ben Hakka,
Sordum: "Kimsin?" dedi: "Aşkım bîçâre!"
Gönül şehrine bir sultan olmuş,
Nesîmî burcunda aşkın sırları,
Deri yüzülse de dönmez ikrarı.
Hakka yürüyenlerin nurdan izleri,
Vahdet deryasında bulur kendini.
Hatâyî burcunda şahın nefesi,
Hakikat ararım, gönlümde bir sır,
Yetmiş iki millet, Hakk tecellisi.
İlahi ışık, Her birinde nur,
Aşkla bakarım, gönlümde huzur.
Dervişler sultanlar, yolunda yürür,
Bir gece,
Zamanın kırıldığı o an -
Yâr,
Bir ışık hüzmesiyle düştü aklın kıyısına:
"Beni zâhirde arama" dedi,
"Bak, bâtının şafağıyım!"
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!