Dostun cemâli sineme nakış,
Gönül hasretiyle yanar dururum.
Aşkın deryasında bir garip balık,
Sahile hasretle kanar dururum.
Gözlerim yollarda, kulağım seste,
Beton dağlar arasında kayboldum,
Nefsimin metrolarında inip çıktım.
Dedim: "Hak nerede?"
Bir çınar fısıldadı:
"Dur da gör,
Sen taşın içindeki mermer misin?
Bism-i Şah! Ya Hakk!
Kemter Abdal eydür:
"Fakirin feryadıydı Ebu Zer,
Hak-Muhammed-Ali aşkına serimiz!
Kırklar Meydanı'nda yanan çerağ,
Ali'dir arslan-ı Hakk'ın velisi,
İlim şehrine açılan kapı.
Adalet timsali, gönüller isi,
Onun aşkıyla sine tutuştu.
Hasan'dır zehirle sönen gonca gül,
Serap'ın ellerinde dünyayı döndüren sessiz çarklar
Her parmak izi ekmek kokulu bir tarih yazıyor
Bilirim; teri düştüğü yerde filizlenir
Sabahın ilk ışığından daha hakiki sevdalar
O vaktinden önce yaşlanmış kahkahanın içinde
Okumadılar harfleri,
Ama toprağa en güzel duasını yazdılar.
İsimleri silindi defterlerden,
Ama gök kubbeye çizdiler sevdalarını.
Annem,
Bir damla idim, deryaya düştüm,
Enel Hak dedim, kendimi buldum.
Yanmak isteyen canlara söyle:
Aşkın közünde, Hakk'la bir oldum.
Gökler bana ayna, yıldızlar sırdır,
Kırk yıl yol yürüdüm, bir adım ileri gidemedim
Kapı dediler, eşikte kaldım toz oldu alnım!
Bir "âh!" çektim aralandı sanki sır perdesi
Gördüm: Marifet kapısı içimdeymiş geçemediğim...
Hüner sandığım ne varsa yük oldu sırtıma
Hikmetli sözler söyleyen derviş,
Bu ince sızıyı dindiremezsin.
İçimde yanar bir derin ateş,
Umman’ı getirsen söndüremezsin.
Kaşları yay, kirpiği ok ey güzel dilber,
Ezelin içinde ebed var saklı,
Bir tohum içinde bir orman gibi,
Bir ömrün içinde sonsuzluk saklı,
Bir damla içinde bir umman gibi.
Zerrenin içinde kâinat saklı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!