Yedi suret sırrı, gönülde nişan,
Her beyit bir yıldız, aşk ile üryan.
Asıl gizem saklı, o demir naldan,
Düldül'ün nefesi, cana can katan.
Ne harfin karası, ne sözün manası,
Varlığın sırrına erdim derinden,
Allah'ın nuruyla doldu cism ü ten.
"Var oldum O'ndan" bu aşkın sesi,
Fani benliğimden geçtim ezelden.
Gönlümde bir umman, coşkun ve deli,
Ezelden var idi o, bir gizli sırdı billah,
Ne yer ne gök var iken, Aşk idi anılan Şah.
"Kün!" emri Aşk'tan geldi, coştu cümle bir dergâh,
Ey Aşk, ey Aşk, Sultanım Aşk
Sensin derde dermanım Aşk.
Selâm olsun cân içre câna sızdıran söze,
“Selâmu’llâh” deyip, gönül kurduran söze.
Âşkın nefesi, Hakk’ın nefhasından,
Meydan-ı aşkta, dem sunan pîrân söze.
Bir “Hû” çekildi, dört kapı sarsıldı,
Hakikat meydanına vardım geçende,
Gördüm ki sohbetin kânı meyhane.
Baba Erenler’in elinde câmı,
İçenler mest olur, olur dîvâne!
Sorma bizim meyimizin rengini,
Gün geldi, hak rüzgârı esti de,
Savruldu dünyanın tozu dumanı.
O vakitte durgun sular köpürdü,
Yıkıldı yezidin bendi, barajı.
Varıp da göklere semaha durdu,
Toprak silahsız bir orduyu bekler,
Buğday taneleri sırrını dizer.
Biz ki açlığın kitabını yazdık,
Ekmeğin kıyametini gördük.
Bir ağaçtık, kökümüzde sultanlar,
Âdem'i yerlere çalan,
Kâbil olup cana kıyan,
Nûh'a da biat etmeyen,
Benidim,
Benidim dost benidim.
Ben o’yum ki meydan benim,
Yâre canan, düşmana kin!
Zalime çekilmiş demir,
Ben Ali’yim, aşk ile Hu!
Söz ezelden verilendi,
Gökte beş köşe bir nur parıldar,
Her köşesi gönül sırrın fısıldar.
Şaşkın gözlerle âleme bakan,
Hakk'ı arar durur, derdiyle yanan.
Evvel Muhammed Mustafa bir nurdu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!