(Pir Sultan Abdal başlar):
Ey Hatayi Sultanım, sözün baldan da şirin
Lakin gönül ister Hakk'ı, eyleme tehir
Bu dünya fanidir, aldanma taht u şana
Gönül ver Hak yoluna, varasın o divana
Şu dehre bir nazar kıldım, canlar,
Hakikat sırrına ermez miyiz biz?
Pir meydanına yüzümüz sürdük,
Dört kapı, kırk makam gezmez miyiz biz?
Horasan Abdalları ser verdi cana,
Her yeni gün,
ekranların ışıltılı vaadiyle başlıyor.
Göz bebeklerimize kazınan logolar,
uyanık rüyalarımız oluyor.
Cebimizdeki sanal cüzdanlar,
Sabah duaları yerine alarm kurmuştu
Her seher vakti BIST-100'e uyanan bir ruh:
"Kâbe'yi yeniden inşa edelim"
dedi, âmâ proforma faturası yoktu Allah'ın...
Bism-i Şah! Ya Hû!
"Bir şehir gördüm hayalimde,
Adı Rıza, kapısı tevella...
On İki İmam'ın nuruyla aydın,
Kırklar'ın nefesiyle dolan!"
Geldi bir nur doğdu Kabe’de,
Zühre parladı alnın ucunda.
Yıkıldı putlar doğuş gücüyle,
Hakikat belirdi âlem yüzünde.
Ali'dir ol Kabe mihrabı,
Bizim köyde elektrik yoktu,
Işık saçan analar vardı.
Bir gece yarısı, harman yerinde,
Göğe kürek çeken çocuklar gördüm
Samanla beslenen uçan dairelerdi onlar!
Apartmanlar büyüdükçe,
Güneş borçlandı bize.
Şimdi her sabah,
Balkonlarda biriken ışık taksitlerini
Yalnız kediler ödüyor.
Bastıkça bastıkça toprağına derviş,
Günahları uğuldar, uğuldar bu kentin.
Buğusunda camların ve kızgın köpekler,
Her köşe başında bir ölü bekler.
Viran sokaklarda yankılanır bir figan,
Ey can! Dinle bu kadim nefesi, toprağın sırrını,
Sekine Bacı'nın ektiği, Hakk'ın koynundaki tohumu.
Tohumdur sır, kadim toprakta gizli durur,
Sekine Bacı ekti Hakk'ın engin koynuna,
Bir avuç kızıl buğday, küllerden doğan hasret bir arada,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!