Mansur'u astılar bir sabah vakti,
Gölgesi kaldı darağacında.
"Enel Hak" dedi, sesi,
Mekânsız bir noktaya sığdı...
Nesimi'nin derisi yüzüldüğünde,
Shenzhen'de uyanıyor göz kapaklarım
Her kirpik bir montaj hattı
Pazarlama departmanı diyor ki:
"Bu gözyaşları
Çocuk işçi katkılıdır"
Kara sanma ey gönül, siyah sırra nişandır,
Hor görülen kargalar, Hakk’a açılan andır.
Taç olmaz martılara, bülbülün sesi kandır,
Melamet tacı gizli, karganın kanadıdır.
Leş sanır cahil nazar, oysa nefsi yiyendir,
Çalarken neyimi kaldırım taşında uludum
Tükürükler yağdı gökten sofuların duâsıydı!
Yaralandı sırtım taşla, kanadım çamurla
Melâmet köpeğiyim, aşkın düşkün avânesi...
Nefesim paslı borudan geçti “Hû” oldu
Hû diyelim, aşkın demine, nefes söyleyenlerin devranına!
Meryem kalktı Hakk'ın divanına, Zülfikâr'ı kuşandı beline.
"Erkek cümlesi benim nârımdan," dedi, "kadın cümlesi benim zârımdan!"
Hakikatin kılıcı kuşanıldı, dişil ve eril sır bir oldu o anda.
Kırklar'ın badesi onda durdu, Sekine'nin sırrı onda göründü.
Müslümana her şey yaraşır, diyorlar serin serin,
Altın taçlar, lüks arabalar, sofralar beş kat irin.
Süsle ibadeti gizle, yetimin hakkı derin,
Melamet bu söze güler, Hak ehli bakmaz serin.
Zenginlikte şeref olmaz, servet değil ölçümüz,
Halep'in yarısı
bir PowerPoint sunumundaki
"before/after"slaytı gibi
silinmişti bile...
Bağdat Kütüphanesi'ndeki
Bu yarık dünyadan önce vardı
Zamanın dişlerinin aşınmadığı
Kayaların alfabesiyle yazılmış
Bir tablet gibi durur şimdi
Girişte gördüğün ilk kaya Tanrıların unuttuğu
Bir zil sesi düştü gönül ocağına
Kıvılcım oldu kirpiklerimde
Yandı cümle harf-i sûret
Hakikatin közü düştü dilime.
Ateşe adım attım pervane niyet
Medine'de bir dükkânda yanardı çerağ-ı ilm
Örsün üstünde şekillenirdi hem demir hem hilim
Her çekiç darbesiyle inlerdi arş-ı âlem
Âdem'in sırrıydı işlenen, hem nakış hem kelim
Yedi kat yerin göğün sesi karışırdı zikrine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!