Ayrılık olmazdı hiç senle hesapta bizim
Leyla’nın közüyüm ben, gel artık mor çiçeğim
Yürüyorum çöllerde kayboldu ayak izim
Yunus’un bir sözüyüm, bil artık mor çiçeğim.
Sokaklar ağlıyordu yanık türkü okurken
Gök gızılcadır ay, yüzlerin apah
Halım cebelleşir üregim topah
Men yanmışam gelde barabar yanah
Avluya gelmedin, sene eşk olsun.
Men hesretindeyim sen çok yahşisen
Dağlar arasında unutulmuş köylerin
Şiddetli rüzgârlarla pencerelerine kepenk çekilmiş
Sıvası dökülmüş çatısız evlerin
Özleminle sevinçlere küsmüş bahçeler
Gelişinle gökkuşağınıaçtı gökler…
Karakoç’a nazire
Gardaşım
Çatık durur iki kaşın arası
Gözden yaşlar sızar oldu gardaşım
Silinmezmiş kör yazgının karası
Yaralarım azar oldu gardaşım.
Çiçekler açarken gönül bahçemde
Buram buram güller kokarken çık gel
Ne umutlar açar beyaz perçemde
Duygular sel gibi akarken çık gel.
BOŞA YÜRÜME
Nimetleri vardır içmekten aş'a
Mevsimler mucize bahar dan kışa
Bakınca anlarsın toprağa taşa
Nefsi hoş edecek işe yürüme.
Olmadı gönülden bir tek sevenim
Dertler deryasının pınarı benim
Aşk oduyla yandı bahtsız bedenim
Azap çırasının yanar ı benim.
Sızlattı kalbimi bir bir acılar
İkiye bölünmüş mağdûb canım
Yarısı dur diyor, yarısı sus
Kesselerde akmaz damla kanım
Kimi kezzap döker kimisi tuz.
Yakar canımı gel git hallerin
Benim memleketim sanki bir cevher
Taşları, toprağı, suyu mücevher
Soluduğum hava, her şeye değer.
Berrak bir çay gibi benim memleket.
Uğruna milyonlar verdi canını
Sevgimi katlettin bu nasıl şaka
Senin de açacak gülün olmasın
Gözümdeki yaşla kinini yıka
Gönlünü pak eden, biri olmasın.
Sen ki be vicdansız, sen ki hayırsız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!