Sensiz deniz birkaç leğen kirli su,
Sarıçamlar toprağa kakılmış kuru odun,
Tepeler, yamaçlar can sıkıcı engebe,
Güneş, içinde araba lastiği yanan soba,
Yerler paslı ızgara,
Gökler demirden kafes.
Bu çile yağmurunda
Ben yine seninleyim.
Yeter ki sen mutlu ol,
Ben her gün inleyeyim.
Zulmet istersen bana,
Ne yan yakıl, ne üzül kal,
Sürer gider böyle bu hal,
Mutlu olmak ne boş hayal,
Kavrulduğun yetmedi mi?
Basıp geçti toprak gibi,
Razı oldum, baş eğdim
Senin hatırın için.
Yıllarca yol bekledim
Senin hatırın için.
Çile çektim, dertlendim,
Allah ‘ım var, Kitap ‘ım var,
Dinim var, imanım var,
Bedenim, canım, ruhum, gönlüm, sevgim var,
Bir Sen ‘im yok.
Hem de öylesine yok ki;
Ele-avuca düşmüşüm Sen ‘sizlikten,
Neyleyim bomboş yüreği, bomboş kalbi,
Seninle dolu olmayan kalbi neyleyim?
Meğer ki; seninle dola bedenim, ruhum,
Mutluluğu böyle bulurum,
Kimseler beni bomboş sanamaz, bakıp da ellerime,
Sen zerre zerre işledikten sonra
Sazımız düzenlendi,
Sesimiz ezanlandı,
Çağımız hazanlandı,
Sen dahi gelir misin?
Takıl gel ardımıza,
Şarap değil, çileler içiyorum kadehte,
Yorgun başım dayalı yıllanmış masalara.
Bir muhteşem sevdadan tek şey kalmadı elde,
Varıp artık dayansın kadehler tasalara.
Hangi duvara baksam gelmişsin, oradasın,
Seni niçin kuşlardan sorayım?
Rüzgarlardan, bulutlardan, aüaçlardan,
Denizlerden, gemilerden, kumsallardan,
Martılardan niçin sorayım?
Kuşlar ne bilsin senin nerelerde olduğunu?
Rüzgarlar, bulutlar, ağaçlar, denizler,
Yine sensiz oturdum denize bakan yamaca,
Yine sensiz izledim güneşin batışını,
Gözlerimin yaşı gibiydi deniz,
Mahmur dalgalar hüznüm gibi,
Yüreğim gibi kanayıp durdu gurub,
Kalbime saplanan hançer misali saplandı güneş sulara,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!