Yağmurlar altında bükmüş boynumu,
Ellerim, saçlarım sular içinde.
Yıkadım sularda kötü huyumu,
Tek işim kalmadı huylar içinde.
Dilim temizlendi rendelenerek,
Sen henüz kıl kadarsın,
Değme nura; yanarsın,
Genç yaşında bunarsın;
Kandil değil bu nurlar.
Kal eşiğin dibinde,
Tavuklar şoför olsa yolcular gıdaklardı,
Vites beşe girdimi tamamı yumurtlardı,
Egsoz duman yerine hep yumurta atardı,
Şükür ki şoförlüğe tavuklar imrenmemiş,
Bir berber bir berbere bre berber gel demiş.
Erenler, sırlara imreniyorsan;
Bir yırtık gömleğe gir de sonra gel.
Çöllerde ayağa güveniyorsan;
Çarığı ellere ver de sonra gel.
Sırrın kervanında sultan kul gibi,
Böyle mi gelecektin sonbaharım?
Zavallı yaşlılığım;
Geleceğini bildiğim fakat beklemediğim.
Uzak dağların ardında kaldığı sanılan,
Dışlandıkça dışlanan.
İlkbahar dalları altında koşulurken,
Uyuyamaz oldum ben gece sabaha kadar,
İşim gücüm aramak varoluş sebebini.
Uzandı tüm merakım tek bir hücreme kadar,
Gözlerimin ardında arıyorum kendimi.
Göz denen pencereden bakan kim dışarıya?
İlkbaharlar yaşlandı, yazlar yaşlandı,
Sonbaharlar, kışlar yaşlandı,
Günler ay kadar, aylar yıl kadar yaşlandı,
Senden sonra taşlar taş kadar yaşlandı,
Mermerler mermer kadar,
Yaşlanan dağıldı, parçalandı, ufandı,
Dertsiz başım dertlerde,
Yakam zalim ellerde,
Tad kalmadı gecemde,
Suçum seni sevmekmiş.
Sabahsız gecelerim,
Benim için baktığın oluyor mu pencerelerden,
oluyor mu yollarda beni aradığın,
canlanıyor mu bir şeyler anılarında,
bu yağmurlar böyle çisil çisil yağdıkça,
senin de yüreğini sıkıyor mu cendereler
kavuşamadıkça?
Rab beni güvendirdi,
Lütfedip sevindirdi,
Böyle bir görev verdi,
Nice şükretsem azdır.
Ekmeğim var, aşım var,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!