Anma beni, hayalime ilişme,
Bu yorulmuş yüreğimle güreşme,
Beni yine kazanmaya girişme,
Vah vah bana, eyvah bana, ah bana.
Gençliğimi kavraladın ağ gibi,
Orada da ay yükseldi mi uyuklayan tepelerin üstünden
yusyuvarlak, gümüş bir tepsi gibi?
Serpildi mi gümüşü andıran ışıklar
saçlarına, omuzlarına?
Yüreğim gibi cömertçe uzanıp serildi mi
ayaklarının
Binmişiz bir arabaya, Seyreyle sen gümbürtüyü.
Gidiyoruz sanki Ay ‘a, Seyreyle sen gümbürtüyü
Şoförümüz Deli Mırto, Yol-iz bilmez bu hıyarto,
Alamazsa viraj zırto; Seyreyle sen gümbürtüyü
2.6
Işığı Kıramayan Orman veya Ormanda Kırılmayan Işık
Doktor Emmol Lek kuşkulu bakışlarla Teğmen Vag Lom ‘u süzdü:
- Bu söylediğinden emin misin Vag?
Astronot soruyu anında yanıtladı:
2.4
Var Olmayanın Çığlıkları
Etimolog Şur Çarup ormanın gittikçe karardığını sanmaktaydı. Hızını alabildiğine arttırdığı, çam dallarının birbirine çarparak uğuldamasından anlaşılan rüzgarın, nasıl olup da kendi bedeni üzerinde en ufak bir etki yapmadığını bir türlü anlayamamaktaydı. Bu, onun için benzerine rastlanmamış bir durumdu. Nitekim, kendi başındaki saçlar bile uçmadığı halde, ağaçların dalları, yaprakları birbirine karışıyor, çamların kalın gövdeleri kırılırcasına sarsılıyor, canavar ulumasını andıran müthiş bir rüzgar uğultusu ormanı bir baştan bir başa dolaşıp duruyordu.
Genç Kadın, kendisini şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleyen bir anlaşılmaz olaylar yağmuru altında gitgide daha fazla bocalıyor, inandığı tüm gerçeklerin yıkıldığını, tüm değişmez kuralların birer birer ilas ettiğini görüyor ve neye inanması, neye inanmaması gerektiğini bir türlü bulup çıkaramıyordu.
Ormanı birbirine katan zorlu rüzgarın kendisi üzerinde en küçük bir etki bile yapmaması, astronotun içini derin bir korkuyla doldurmaya yetiyordu. Ve o, buna çoktan razıydı. Zira, korkusunun korkunç bir paniğe dönmek üzere olduğunun bilincindeydi. Çünkü; attığı her adımda eskisini gölgede bırakan gariplikler içine düştüğünü görüyordu. Nitekim, bu garipliklerden bir tanesi tam karşısındaydı. Rüzgarın üstüne üstüne savurduğu tozlar, yapraklar, kozalaklar ve küçücük dal parçaları doğrudan doğruya vücuduna çarpar gibi oluyor, fakat tek bir iz, tek bir etki bırakmadan bedeninin inden geçip geçip gidiyordu.
3.2
Duyan Sağırlar ve Gören Körler
Fotonist Kay Rem bir ara hızlanarak Kaptan Çi Vaştar’ a ulaştı:
- Kaptan, Çarup yoruldu. Bundan öteye gidemez sanırım.
Dedi. Komutan olduğu yerde durarak geriye doğru döndü:
Cahildi-mahildi ama anamdı…
Nasıl bir beklerdi başımda sabahlara kadar
Hastalanıp yataklara düştüğümde,
Nasıl bir öperdi yüzümü-gözümü,
Yollarımı nasıl bir beklerdi akşam ezanlarında,
Dar vakitlerde yerler mühürlenirken,
4.1
Bir Evde İki Dünya
Yaşlı kadın gittikçe azalan bir kızgınlıkla:
- remÖ… İlA…
Diyerek mırıltısını topladı.
Ali Baba ‘nın bir çiftliği var, Çiftliğinde köleleri var,
Ağlaşırlar, bağrışırlar, Çiftliğinde Ali Baba ‘nın.
Bir atı var; mal öğütür, inekleri yal öğütür,
Öküzleri mal öğütür, Çiftliğinde Ali Baba ‘nın.
Çekemeyen insandan
Allah 'a sığınırım.
Gaddar, zorba adamdan
Allah 'a sığınırım.
Hırsım beni yenince,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!