Oturdum Dogana’nın basamaklarında,
Çünkü o yıl, gondollar aşırı pahalıydı,
Ve 'o kızlar” yoktu, tek bir yüz vardı, (1*)
Ve Buccentoro yirmi yarda ötedeydi, inleyerek “Stretti” diye (2*) (3*)
Ve ışıklandırılmıştı çapraz direkler, o yıl, Morosini’de, (4*)
Ve Kore’nin evinde tavus kuşları vardı, ya da olabilirdi. (5*)
Aynana bak ve gördüğün yüze de ki:
Yeni bir yüz oluşturmanın zamanı şimdi.
O canlı ıslah tazelemezse seni
Hem dünyayı aldatırsın hem de bir anneyi.
El değmemiş dölyatağıyla o güzel nerdedir ki
Küçümseyecek senin ektiğin ekini?
Etimin bu kasvetli özü fikir olsaydı,
Yolumu zalim mesafe durduramazdı,
Değil mi ki gelirdim bakmadan mesafeye,
Uzaklardaki sınırlardan olduğun yere.
Mesele değil zaten ayaklarım dursa da
Senden en uzaktaki toprakta,
Usura ile (*1)
Her bir kalıbı pürüzsüz kesilmiş ve yerine oturan
iyi taştan yapılı, yüzleri zevkle kaplanabilecek bir evi yok
kimsenin usura ile
usura ile
Gözümle gönlüm ölümcül bir savaşta,
Yanaşmazlar görüntünü paylaşmaya;
Gözüm engeller gönlümün sana bakmasını,
Gönlümse elinden almak ister gözün hakkını.
Gönlüm hep yürekte olduğunu söyler, der:
Kapalı durur bir kutuda, göremez berrak gözler.
Her kim ölmüşse, tastamamdır ruhu gene de.
Karanlıktan geldi bu ses.
Önce o yoldan gitmelisin
Cehenneme,
Ve Ceres’in kızı Proserpine’nin çardağına,
Asılıp duran karanlık arasından, Tiresias’ı görmeye,
Yedi göl ve kimsenin yazmadığı bu dizeler için:
Yağmur: ıssız ırmak; bir yolculuk,
Donmuş buluttan ateş, alacakaranlıkta ağır yağmur
Kulübe çatısı altında bir fener vardı.
Kamışlar ağırdır; eğilmiştir;
ve ağlarcasına konuşur bambular.
Dumanlı ışıkta saray,
Sadece için için yanan sınır taşlarının yığınıdır Truva,
ANAXİFORMİNGES! Aurunculeia!
Duy beni, ey Altın Pruvaların Cadmus’u!
Pırıltılı taşları yakalayıp parıldar gümüş aynalar,
Biz uyanıncaya dek sürüklenir yeşil serin ışıkta şafak;
Müsrif aşk, niçin harcarsın kendine
Kendi güzelliğinin mirasını?
Karşılıksız vermez doğa, ödünç verir sadece,
Ve esirgemez ödünç verirken cömertlere.
Ey güzel cimri, niye kullanırsın kötüye
Veresin diye sana cömertçe verilmiş olanı?
50. Kanto
“Devrim” dedi Bay Adams,
“Lexington’dan on beş yıl önce
İnsanların kafalarında gerçekleşti.”
Peter Leopold’un Lordluk devrinde olmuştu bu




-
Esel Arslan
Tüm YorumlarEdebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla