Piskopos kaldırdı kollarını,
yaktı kitapları meydanda
kendi küçük tanrısının adı için
ve dönüştü dumana
bu karanlık zamanda çürümüş eski yapraklar.
Bir zaman sultandım. Sayısını bilmezdim
haremimdeki kadınların, ne ki en çirkinini sevdim içlerinden.
Değil mi ki şarkı söylerdi bana, doldururdu kadehimi
ve silerdi gözyaşlarımı, ölüm fermanı verdiğim zamanlar.
[”Kasım Ayında Elin Titreyişi”nden]
Böylelikle, bir geceden ötekine,
Şili topraklarına çökmüş karanlıkla
birlik bu uzun saatte,
dolandım kapıdan kapıya sığınmacı olarak.
Öteki alçakgönüllü evler bütün Anayurttaki
her bir saban izindeki eller
Yeniden yaygınlaşıyor insan avı
bugün Brezilya'da,
köle tacirlerinin soğuk açgözlülüğü
evinde hissediyor kendini orada:
Wall Street'de emrettiler
domuzsu uydularına
Yağmur yağıyor. Yağmur, yağmur! diye haykırıyor bir köy
sevinç içinde ve doğuyor, atılıyor ileri ekin ekmek için,
hâlâ salıntısı içinde açlığın, ak gün-ışığı sağ gözünde,
solunda kara gölge,
ayrılmış ve toplanmış
bir köy, çuvallardan ve hurma-ağacı yapraklarından bir alay,
İşte böyle durdu zaman sarnıçlarda.
İnsan, zorlanmış ıssız
tuzaklarda, kalenin taşı ardında,
kürsü-mürekkebiyle, dolduruldu
ıssız bırakılmış, Amerika'ya özgü kent ağızlarla.
Çok şey duymuştum zaman hakkında
duydum ki uzun olabilirmiş o
duydum ki salıverilebilirmiş
insan hem kazanıp hem de kaybedebilirmiş onu
duydum ki yerli yerinde ya da değerli olabilirmiş
iyi ya da kötü
İşsiz kara karga
elleri ceplerinde zıplayıp duruyor
dibinde bir çakıl ocağının
Yaşlı köhne araba
tıngırdıyor iki paslı telle
Göklerdeki Baba,
beni neden terkettin!
Anımsadın yemişi şubat ayında
ve yakut kızılı tendeki yarayı.
Öylesine açık benim sayfam da
ne ki görmek bile istemiyorsun sen.
Sessizlik akıp gitti aramızda yıllarca. Şimdi sana yazıyorum vapur düdüklerine karışan saksafon eşliğinde. 'Birdman' Charlie Parker bölüyor geceyi bir ezgiyle. Müzik yasadışıdır şimdi. Yüreğimin duvarlarına gece yarıları yazılmış devrimci bir slogandır artık sevda. Badana çekilmiş çoktan üzerine. Gene de görünür yağmur yağdığında. TEK YOL DEVRİM! YAŞASIN AŞK! VENCEREMOS! Alıp götürüyor ezgiler beni Tunus'a. Bir gece geçiriyorum 'A Night in Tunesia'da. Yüzüne benzeyen bir kuştur ezgi. Hiç bir ağaçta bulamadığım. Göçmüş olmalı avuçlarımda ısıttığım serçe Kaf Dağı'nın ardına.
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla