her şey olanaklı sanılır ağustos gibi geç bir zamanda
hayat bile kanın kana sığınması bile
hiç bir midye süngülerle açılmadı
hiç bir resim izlemedi bizi gözkapaklarımızın ardına dek
Boş eylemlerin, sıradan olayların uçsuz bucaksız
mısır ambarlarında
kılçıkları ayıklandı yaşayan her canlının
mısır için, birincisinden yedincisine,
sekizincisine kadar,
ve yalnızca bir ölü değil
Yabanıl bir martı
O
Kıyıları döven ak dalgaların üstünde
Süzülen bir gemi
Çekip bana gelsen yalnız bir akşamda
Söz olur aşar koyakları
Geçer zehir zıkkım çöllerden
Ki söz şahin pençesi yemiş
Umarsız bir güvercin gibi kalakalır
Söz olur, uçar
Muzo'lu kelebek uçuyor fırtınada:
bütün gündönümünün ağı,
zümrütlerin donmuş sürüsü,
her şey uçuyor bu şimşek parıltısında,
havanın son sonuçları sürülüyor öteye
ve yığılıyor yeşil etaminlerin yağmuru,
Lekelenmiş şarapla mide
tavernanın tanrısı
çiğnediğinde ayakları altında kırık bardakları ve baykuşları
şafağın zaptedilmez ışığı:
o küçük sokak kızının hıçkırığıyla
yıkanmış gül, humma ateşli günlerin rüzgârı
Islak kaldırımlarında yürüdük büyük kentin
Daracık sokaklarında saçlarımızdan süzüldü yağmur
Yel önümüzde yeni doğmuş bir tay
Ardımızda yitirilmiş onca umut
Üşümüş ellerimizi güneşe doğru uzattık
Çamurdan arabalar yaptığımız o mahallede
Babaları olan çocuklar seslenirdi arkamızdan: 'Piç! '
Hamasi yanları olduğunu bilmezdik piçliğin
Değil mi ki bizler,
İğdiş edilmiş tanrıların çocuklarıyız!
Hangi umut dindirecek şimdi
Bende kalan
Yarım saate sığdırılan ayrılığın hüznünü?
Kuşlar mı?
Adlarını bilmem ki onların.
Anlat onların tarihini, hüznünü
Ne ki saklandı kan o zaman
altında köklerin, suyla yıkanıp yok ettiler
ve inkar ettiler kanı
(çok uzun zaman önceydi bu) ,
Güney'in yağmuru yıkayıp yok etti kanı topraktan
(çok çok uzağa götürdü kanı) ,
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla