çiçekleri vazonun içine bırakır gibi
seni koymuşum baş köşeye
her bakışın her sözün
yüreğimde en acımasız tahribatlar oluşturur
yıldızlar parlar gözlerinin göklerinde
bu dünya bir ışık, şekil ve renk cümbüşü
duygularımız her gün
bir kudret tılsımı, büyülü bir silah gibi
her an eşya ile yaptığım temaslara benziyor
her şey kendi içinde kendisinden bir parça
dün akşam yarı çıplak, saçı sakalına karışmış,
meczup bir derviş,
yağmurun altında sırılsıklam
güya yanan ateşe, alevleri kabaran ateşe
birkaç odun daha atıp ısınıyordu
ateş ,kaç odunla yanacaktı ki
izzetin şanlı destanı kanı ile yazılacak
Filistin’de İsrail’in şehit ettiği çocukların kanları üzerine
kahpeliğin dibine vurularak
hayat kısır döngülerle çevrili çocuk gibi
oyuncaklarını parçalayacak kadar gaddar.
geceleri İstanbul kıskandıracak kadar güzel.
caddeleri, ışıkları, gürültüsü,kalabalığı…
içimizde yavaş yavaş ölen bazı şeylerin
yerini alan sahte mücevherler gibi.
bu yüzden gece ve yalnızlık.
bu yüzden Hira
bir nevi eski zaman hikayesi bu
sofalı, cumbalı, verandalı ,ahşap,
kerpiç evli …
odaları naftalin kokan
duvardaki saatin tik taklarından başka
ses duyulmayan
bir nevi eski zaman hikayesi bu
tek tek giderek yükseliyordu şehir
güzel bir manzara için adeta
birbirinin önünü kesiyor
diğerinin güneşine
zaten çoktan engel olunuyordu
sadece isyanların şiddeti ve ön öfkeleri idi
içimde bir yerlerde,
yürek atışlarıyla çoğalan
artan zamanlar hep gözümün önünde
ruhla beden arasındaki mücadele
ben ne hikayeler biliyorum
öyle sözlerden kurulu ki
gözleri kapalı içimdeki çıplak duyguların
kafesleri sökülmüş bir zamanın arkasından
kör bir sonbahar ikindisinin ışığında sarhoşum
bugün sebebini bilemediğim bir sıkıntı var içimde
çatlıyor yüreğimin çehresi süzülüyor kıvılcımlar
tıpkı bir krater gibi
bugün sebebini bilemediğim bir tuhaflık var içimde
elma çiçekleri toprağın üzerine düşerken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!