hani okul çağında
duvarlarında mevsim şeridi bir köy okulunda
veya kenar bir mezrada
yanan sobanın çıtırtıları eşliğinde dersi dinlerken
zaman zaman pencereden dışarı gözünüz kaydığında
sen geldin mi aklıma
boz bulanık akar düşünceler
kan revan olur gözlerim
bir isyan ateşi kuşanırsın
vuruşuruz
öyle zamanlarda yaşıyoruz ki
nice yetişkin
bir zamanlar kendilerinin de çocuk olduğunu unutuyor
sanki hiç hata yapmamış
hiç erik ağacına tırmanmamış
bir uçurtmanın peşinden
zihnimde çıtırdayan kelime seslerini
gecemde yanıma yoldaş seçsem
üşümesinler diye üzerlerini örtsem
bende bıraktıkları ne varsa hepsini
camdaki buhara nakış gibi işlesem
bütün sıcaklarını
şaşkınlığın koyu karanlığından
istikametin sabahına sığınıyoruz
tereddütlerin fırtınasından
Rabbimizce kabulün sakin limanına
mekke mihrap
medine minber
kıblenin yöneldiği cepheye
kabe’ye doğru
kalbimize kilitlenenler
gel…
son kez ilk baharımız ol
bu mevsim güller incitilmesin
gamküsarımız ol
kalbimizi kaydırmadan
nice tebessümleri düşer toprağa
kanayan bir gül gibi
yorgun soluklarının sesi
yürekten gelir yankısız
uzun, kıvırcık saçlı bir kız gördüm düşümde
bir zeytin ağacı gördüm düşümde
badem ağaçlarının kokusunu gördüm düşümde
uzun gecelerin hüznüne aşılanan
seni gördüm düşümde ayşa
derin derin içime çektiğim soğuk,
iliklerime işliyor
titriyor ellerim
üşüyorum…
zihnim uyuşuyor
kabuslar üretiyor uykularım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!