nasılda sevdirildi ona cehennem ateşi
nasılda sürüklenip bir kütük gibi yuvarlandı
alevli bir ateşin en şiddetlisine , en öfkelisine
nasılda helak oldu kahrolası
zalimdi ebu leheb,
adanmış bir ruhun ateş önünde yanışıdır ammar
beden kaygılarından ruhunun ufuklarına doğru yürüyüşüdür
hüznüyle derdini yüreğine gömen ammarca direnişin sınavıdır
ateşi görür
sonbahar yaprakları gibi bir bir dökülüyor
gecenin en karanlık vaktine
isyan…
çığlık…
cinnetler…
yeni bir günün akşamı
sevda denizlerine mor düşünceler sürgün
yalnızlık vurunca yangın rengi sahillere
uyanır müptela duygularım
sensizliğin hüznü var dinlediğim tüm şarkılarda
uykuya dalınca kent
yalnız başına kalınca
aşkı öğret bana
aşkını ver yüreğime
oysa güneşli bir gündü rengarenk
masmavi deniz heyecanla selamlıyordu
çıplak ayaklarıyla koşan yüreğimi ,
anlamsız keşkeler den sonra
masallara inanacak yaşı çoktan geçtim
esen bu rüzgar ne
yakınmalarıyla yüklü benim yitik insanlarımın
ve yurt özlemiyle boğazlanmış
ve kaskatı bu rüzgar ne
toprağı ve ufku doyuran bu sesler ne
ya bad-ı saba
derdimi götürsen uzaklara diyorum
sonra getirsen geri
bu kuru şehir yüklü acımasız ağırlığın altında
nefes alıp verirken
bu miraç izli zamanın hangi dilimindeysen
hasretle ağlasın arınsın bir kaç damladan göz
hicranım geceler boyu umutlarıma kandil
bir yare mutadım ki nazarından mahrum gözlerim
yıllardır mecnunum cehennem azabı çöllerinde
ufkundan gelecek o lütfü iştiyakla beklerim
geçerken sokağından
taş atmadım pencerelerine hiç
delilik bu işte
seni sevmenin tezahürü
işte…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!